Devletin Özrü Olmaz
Başbakan konuşuyor arkasında iki tane kocaman portre ve iki tane de bayrak var. Portrelerden biri Recep Tayyip Erdoğan’a ait bir diğeri de Mustafa Kemal Atatürk’e. Bayraklardan biri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bayrağı ötekisi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iktidar partisi olan akp’nin bayrağı. Başbakan temsiliyet yani iktidar çatışmasında daha fazla iradeyi teslim almak ya da temsil etmek için Türkiye Cumhuriyeti Devlet’inin ana muhalefet partisi olan chp’ye yükleniyor, Dersim üzerinden. Malum sıralıyor chp’nin kökeninde ne olduğunu nasıl katliamlar yaptığını zihniyetinin ne olduğunu ve asıl bu zihniyetin özür dilemesinin gerektiğini. Ekliyor sonradan diyor ki eğer, devlet adına özür dilenmesi gerekiyorsa, böyle bir şey literatürde varsa ben de özür dilerim, diliyorum. Politik rant olarak, teslim alma yarışı çerçevesinde insan hayatı bir istatiksel veriye indirgeniyor, bir de utanılmadan yanına Devlet’in, pardon başbakanın deyişiyle chp’nin geleneğinin uygulamış olduğu dehşet aktarılıyor. Bu geleneğin sahibinin özür dilemesi gerekir diyor arkasından da başbakanın bildik tavırlarından biri geliyor Kılıçdaroğlu’na yönelik ”Bir Dersimli olarak onur duyuyorum diyorsun ya hadi onurunu kurtar.”
Recep Tayyip Erdoğan iktidar partisinin başkanı ve TC devletinin başbakanıdır, Mustafa Kemal Atatürk ise TC Devletini kuran, devletin başkomutanıdır. TC Devleti kurulurken ulus devlet zihniyeti çerçevesinde kurulmuş, kendi coğrafyasını oluşturan farklılıkları aynılaştırmak gerekirse yok etmek üzerine bir siyaset izlemiştir. Aynılaşmayana tek bir hak verilmiştir o da köle olma hakkı. Koçgiri, Ağrı, Şeyh Sait, Dersim hepsi köle olma hakkını kabullenmemiş ve isyan etmişlerdir, aynılaşmadıkları içinde katledilmişlerdir. Dereler kırmızıya boyanacak kadar gencinden, yaşlısına, kadınından, bebeğine kadar katledilmişlerdir. Tek amaç aynılaştırmak ve sindirmektir, uluslaşma projesini gerçekleştirme çabalarıdır. Günümüz devletinde aynılaşmayanlar bu sefer belki ulusal proje inkâr ediliyormuş gibi gözükse de amaç yine kapitalizmi, egemenliğin süreklilik halini dayatmaktır. Bunu inkâr edenlere ise cezaevi hakkı tanınmaktadır. Dolayısıyla kişiler, partiler yer değiştirmiş olabilir ancak zihniyet hala efendinin zihniyetidir. Daha önceki efendilerin yaratmış olduğu resmi tarihle yüzleşiyoruz, özür diliyoruz diyerek asıl gerçeklik yine saklı tutulmaktadır. Bu ulus devlet ideolojisinin yerine beyaz ”hümanist” duyguların artırılmaya çalışıldığı demokrasi ismini kullanarak insanlık onurunu rezilleştirmeye dayalı yeni bir tarih üretme, tarihi tahrip etme çabasıdır.
Dersim Katliamı bir gerçekliktir nasıl Dersim İsyanı da bir gerçeklikse. Devletin üretmiş olduğu eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı bir isyandır, Dersim. Diz çöktürülmek üzere kurumsallaşmış devlet şiddetinin en kurumsal halini üstüne çekmiş ama yine de diz çökmemiş bir halktır Dersim halkı. Politik olsun, dini olsun hiç bir zaman hiç bir devlet geleneğiyle kanı uyuşmamış her seferinde de devletin baskısına çıplak bir şekilde maruz kalmış bir halktır Dersim ama yine de boyun eğmemiş ve diz çökmemiştir. Bu da devlete dert olmuş ve hala da dert olmaktadır.
Politik rant kavgasında neyin nasıl açığa çıktığı değildir önemli olan, hele hele ağızdan çıkan kelimelerin hiç bir kıymet-i harbîyesi olmaz. Devletin geleneğini biliyoruz akp olsun, chp olsun, anap olsun, dyp ve niceleri olsun. Biz devleti tanıyoruz, efendileri tanıyoruz, onlar kendi rahatları için mülksüzleştiren, yoksullaştıran, ezen ve öldürendirler. Onlar her türlü eşitsizliğin ve adaletsizliğin kaynağı olan eli kanlılardır. Dersim halkı dediğimiz gibi bu adaletsizliğin, bu sömürünün, bu eşitsizliğin karşısında isyan etmiştir. Özgürlüklerini iktidarın onlardan almasına izin vermemiş ve bu uğurda özgür bir şekilde ölebilmeyi göze almış bir halktır Dersim. İktidar onların yaşamlarını hedef aldığında, onları yaşamsızlaştırmaya çalıştığında onlar yaşam için isyan etmişlerdir. Kimse bize gelip nutuk atmasın tarihimizle yüzleşiyoruz diye böyle yüzleşme olmaz. Bu beyaz hümanist duyguların ah edip vah edip efendinin zulmünün sürmesine seyirci kalma kültürünü örme çabasıdır, burada unutulması istenen İSYAN kültürüdür. Bu insan zekâsıyla dalga geçmektir, bu aptallaştırmayı sürekli kılmaktır. Asıl olan eşitsizliktir, adaletsizliktir ve sömürüdür. Asıl olan daha önce devleti kimin, nasıl yönettiği de değildir. Asıl olan devletin varlığıdır ve devlet olduğu müddetçe de yaşamı hedef alacak onu yok etmeye çalışacaktır. Sorun devletin varlığıdır, sorun devlet var oldukça yapılmış olan katliamlar ve devletin var olması için her daim yapılabilecek katliamlardır, gerisi de hikâyedir zaten.