Kağıtçı Pomak İsmail
Bugün tüketimin başkenti; Taksim’de, kapitalizm’in en renkli, en görkemli dükkanlarının arasında herşey sıradan, çılgınlık devam ediyor. Mc Donalds, Mavi, Kfc, Lc Waikiki ve niceleri tekrar tekrar dolup taşıyor. Patronların yeni oyuncakları dolduruluyor dükkanlara. Kartonlar yırtılıyor, raflar temizleniyor, herşey yerleştirildikten sonra kartonlar en yakın çöpe atılıyor ve asıl hikaye burada başlıyor..
Kumral bir adam geliyor her gün tüketim yığınlarının arasına , sabahın ilk saatlerinde başlıyor çile. Cihangir ilk durağı , kimse yok sokakta kimi zaman kediler kimi zaman köpekler yoldaşı . Çöp diyorlar adına yiyemedikleri , içemediklerinin , bir çoğumuzun bulamadıklarına, çöp dedikleriyse onun durağı. Yol uzun devam ediyor, karış karış geziyor beyoğlu’nda öğlen sıcağı zordur ya ona daha bir zor. Yükü ağır gel gelelimki içi rahat , demiyor altımda bi araba olsa. Onun arabası el arabası arkasında son model naylon, günün sonunda ayrılacak depoya. Bir küfür dolanıyor ağzında parasınada, polisinede, zabıtasınada, devletinede . Arabası doluyor kağıtlarla her durakta , bazen aynı durağa başka el arabası yanaşmış oluyor neyse diyor yola devam. Doluyor sonunda ömrünün törpüsü bi yandanda ömrünün şahidi naylonlar. Tarlabaşı son durak , yokuş aşşağı bundan sonrası yorulmam diye geçiriyor aklından. Bir çay içmekte hakkı ya aklında bizim çocuklar var. Bugün çöpten çıkan ganimetlerin yarısı çocuklara diye koymuş kafasına . Onlarda bana benziyor diyip gülüyor, sevmiyor beton kemali bizim çocuklarda , para geçmez bizimkilerde imecedir bi bildikleri , onlarında geleceği kara ama çaydan parada almazlar şimdi diye söyleniyor. Yanımıza geliyor yüzü bir güleç . Hayrola diyoruz hep beraber, abi nasıl gitti işler ? iyidi be ya vereceklerim var size diyor . İçinde bir heyecan , küçük bir biblo , bir sürü film , anahtarlık , güneş gözlüğü çıkartıyor naylonun dibinden. Herkesde bir neşe çaylar geliyor derin bir of çekiyor bugünde bitti ya. Sohbet , muhabbet uzadıkça uzuyor hava kararıyor artık. Hadi bana müsade diyor bir anda hışımla kalkıyor, arabasıyla gözden kayboluyor bir süre sonra…
Ve bugün insanlar bir sel gibi caddelerin üzerinde yine akıyor. Yine tüketim, yine aynı hengame. Fakat bir farklılık var bugün kartonlar alıcısını çok uzun süre bekledi. Gelmedi ya, kartonları atan işçi merak etti bizim İsmail’i . Sonradan gelen başka kağıtçı demiş İsmail’i öldürdüler diye . En son bize geldi ya haber kızdık , ulan İsmail yine kime çattın , beton kemalimi kırdın sinirlenip , patronumu dövdün sokakta , zabıtayamı salça oldun işler kesat gidince. Biraz sakin olsaydın ya diye geçiriyoruz içimizden. Ne çare ?
Ey yitik insan ki kapitalizmin kuşattığı , gözünü ; hırs , nefret , para , kan bürüyen ne istedin el arabasından başka bir şeyi olmayan arkadaşımızdan ? ne istedinki elleri kirli , yüreği herkesten temiz olan yoldaşımızdan ?
Hukuk çare olabilirmi acımıza ? Ceza yitip gideni geri getirir yada katledeni dönüştürebilirmi ? Polis umursarmı bizim gibilerin ölümünü ???