..
..
Alıntı
Bu bir isyandır
Kentsel Dönüşüm Projeleri uzun süredir İstanbulluların yaşam alanlarına kast ediyordu. Önce gecekondu yıkımları, ardından üçüncü köprüyle talan edilen 63 milyon metrekarelik orman arazisi, peşi sıra inşa edilen alışveriş merkezleri, lüks oteller, Taksim de halen çalışmaları süren yayalaştırma projesi derken sıra gezi parkına gelmişti. İstanbullu tüm bu yaşama kast eden projelere karşı yaşamını savunmak adına direnişini sürdürüyordu. Ta ki kepçeler gezi parkına gelipte, ağaçları sökene kadar. “Ağaçları sökmeyin, gezi parkına AVM yapmayın” diyerek ağaçlara ve gölgesine sahip çıkan “bir avuç marjinal” park alanına kamp kurana kadar. Bu eylem “ekolojik ve barışçıl” bir eylem şekli olarak lanse edildi. Ta ki polis şafak operasyonuyla park alanını gaza boğana kadar. Devletin bu alandan kazanacakları bir hayli “yüklü” olmalı ki, bu barışçıl protestoyu olabildiğince sert bir şekilde bastırmaya çalıştı. Protestocular, polisin son aylarda iyice artmış şiddetine beklenmedik bir şekilde maruz kaldılar. Muhalefet partilerinden vekiller, sanatçılar da bu durumu protesto etmek hem de protestoculara destek vermek üzere Gezi Parkı’na geldiklerinde, devlet teröründen nasiplerini almışlardı.