1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!

1

1 Mayıs’ta Taksim’deyiz

1 Mayıs’ın tarihini bilmek önemlidir. 1 Mayıs, 1886’dan bu yana, devlete ve kapitalizme öfkenin sembolü; bu öfkeyle bir araya gelen tüm ezilenlerin, kavganın coşkusuyla birbirlerini selamladıkları beraberlik günüdür.

1 Mayıs yaklaşırken, geçtiğimiz senelerde olduğu gibi, bu sene de Taksim Meydanı 1 Mayıs için yasaklandı. Devletin ve kapitalizmin her yıl farklı gerekçeler göstererek yasakladığı Taksim; bu kez de Kürdistan’daki savaş politikalarının batıya yansıyan kısmıyla, “her türlü devrimci faaliyeti” yasaklayan politikalarla, yasaklandı. ‘77 1 Mayıs’ından 2016 1 Mayıs’ına, yasaklayan zihniyet değişmedi. Çünkü bu yasak ne askeri darbe kalıntısıydı, ne de AKP politikası.

Dünyanın farklı yerlerinde ve farklı zamanlarda, ezilenler, verdikleri kavganın coşkusuyla birbirlerini selamlar 1 Mayıs’ta. Bu selamlama, bu el elelik, bu omuz omuzalık korkutur iktidarları ve iktidarlar korkuyla yasaklar 1 Mayıs’ı. 1977 1 Mayıs’ında kaybettiğimiz 34 işçinin üzüntüsüyle geçen 1978 1 Mayısı, öylesine korkutmuştur ki askeri iktidarları, sonrasında yasaklamıştır 1 Mayıs’ı ve Taksim Meydanı’nı.

Daha önceki yıllarda olduğu gibi, 1977 1 Mayıs Katliamı’nın 30. yılı olan 2007’de de katliamın üzüntüsü öfkeye dönüşmüş ve yasakçı iktidara karşı kavga sürmüştür. Bu kavgayla, 2010 yılında Taksim Meydanı tüm ezilenlere açılmıştır. Böylece Taksim’de, üç yıl boyunca, milyonlarla sayılacak “kitleler”in buluşması gerçekleşmiş; bu milyonların buluşmasından korkan iktidarsa, 2013’ten itibaren benzer bahanelerle Taksim’i tekrar yasaklamıştır.

Kavgamız, ne Taksim Meydanı’nın “mekanlığına” ne de 1 Mayıs’ın 24 saatlik zamanına sıkışmaktır. Kavgamız, bir meydanı ya da bir günü yasaklayarak otoritesini bütün ezilenlerin üstünde belirginleştirmek isteyen iktidara karşı koymaktır.

Hemen herkesin allayıp pullayarak anlattığı 2013 Haziran ayındaki Taksim İsyanı, özellikle 2007’de başlayan ve iktidara karşı senelerdir süren Taksim kavgalarının bir kazanımı değil midir? Şimdi, 2016 1 Mayıs’ında, “kitleselleşmek” için, iktidarın belirlediği bir meydana tüm “kitleyle” sıkışmak, bir siyasi savrulma değil midir?

Kitle ve kitleselleşmek, biz devrimci anarşistlerin kavramları değildir. Bizim için önemli olan, tüm tutsaklıkları ve adaletsizlikleri yaşayan ezilenlerin kavgayı içselleştirmesidir. Ancak ve ancak bu bireyler sayesinde oluşacak örgütlü bir toplum, nitelikli niceliğinin gücünü gösterebilecektir.

Şimdi, işletilmeyen otobüslere, kapatılan yollara, bariyerlerle kilitlenmiş ve polislerle kapatılmış bir Taksim’e rağmen; yasaklanan bir Taksim’e rağmen; tüm benliğimizle, tüm beraberliğimizle bu 1 Mayıs’ta da Taksim’deyiz.

 

Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Anarşizm!

Anarşist Devrime Faaliyetle!

 

 

Sokak