21 Mart’ta isyanın ateşleri yanıyor…
Artık günümüzde yaşadığımız bu topraklarda halkların kendi kültür ve geleneklerine sahip çıktıkları bir direnişe dönüşmüştür Newroz.
Bu günde kadınlar, çocuklar herkes geleneksel kıyafetlerini giyer, halaylar çekilir, zılgıtlar atılır, sesler yükselir, ateşler yakılır, üzerinden atlanır. Bunu Zerdüşt dininin etkisi olarak görebiliriz. Mezopotamya, Kafkasya ve çevre bölgelerinde yayılmış olan Zerdüşt dinine göre ateş kutsaldır. Suçlardan ve günahtan arınmak için ateşin içinden geçmek ya da üzerinden atlamak gerekir. Bu bayramı kutlayan halklar Newroz’a farklı anlamlar yüklemiş, çıkışına ilişkin değişik rivayetler ve efsaneler de üretmiştir.
Zerdüştlükten kesinlikle bahsedilmelidir. Bu inanca göre doğa kutsaldır, hayvanların kurban edilmesi yasaklanmıştır. Kendini savunmanın dışında şiddete son derece karşıdır. Kadın, bu inançta önemini hep korumuştur. Zerdüştlükte tanrı-kul ilişkisi yoktur. Zerdüşt, iyilik tanrısı Ahura Mazda`ya bazen kızar ve hesap sorar. Tanrıya ya da tanrı-krala koşulsuz teslimiyet söz konusu değildir. İnsanın özgür iradesi ön planda tutulmaktadır. Bu nedenle dönemin en büyük düşünce devrimini gerçekleştirmiştir de diyebiliriz.
Newroz, Zerdüşt dininde de kutsal bir gündür. Babillilerin Yaratılış Mitolojisi’nde, gündüzün geceye, iyiliğin kötülüğe, sıcağın soğuğa galip geldiği gün olarak anlatılır. Gılgamış Destanı’nda bereket ve canlanan doğanın müjdecisidir. Kürt Efsanesi’nde Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a başkaldırıp kötülüğü yendiği, Kürt halkını yok olmaktan kurtardığı gün olarak anlatılır.
NEWROZ MU? NEVRUZ MU?
(Newroz) araba lastikleri yakıp polisin coplarına maruz kalmak, hatta ölümü bile göze almak demek, (Nevruz) ise resmi bayramlar kadar sıkıcı kutlamalardan biridir. Biri devletin bayramı, öbürü ise Kürtlerin… Yaklaşık yirmi yıldır Kürtler Newroz bayramlarını hep panzerlerin, silah namlularının gölgesinde kutladılar.
21 Mart 1992′de Cizre ve Şırnak’ta yapılan Newroz kutlamalarında polisler ve halk arasında çıkan çatışmalar, Newroz’u kana bulamıştı. İki ilde de olayların aralıksız devam etmesi üzerine, çevre illerden bölgeye askerî sevkiyat yapılmış, 23 Mart’a kadar süren çatışmalarda resmî açıklamalara göre biri gazeteci olmak üzere 57 kişi taranarak yaşamını yitirmişti. Cizre ve Şırnak’ta yaşananların yankı bulması üzerine Almanya, “sivil halka ateş edilmesi” gerekçesiyle Türkiye’ye olan silah sevkiyatını durdurdu.
1992 Newroz kutlamalarında tam olarak doksan dört insan yaşamını yitirdi. Bu olaylar sadece o yılla sınırlı kalmadı çünkü devlet Newroz’u yasaklamak için hep kararlı bir politika izledi, Kürtler ise bayramlarını kutlamakta… Ve hemen her kutlamada ya ölümler yaşandı, ya da tutuklamalar. Devlet Kürtlerin bu bayramı unutmaları için elinden geleni yaptı…
Ama İsyan ateşi yanmaya devam etti. Kadınlar, erkekler, çocuklar, genç, yaşlı demeden kutladılar Newroz’u. Kökeni tarihte olan isyanları temsil ediyor Newroz. Devlet tarfından “Nevruz”laştırılmaya çalışılıp, hakkında çok şey söylense de gerçek olan Newroz’un zulumlere karşı direnişin bir simgesi olmasıdır. Zalim Asurluların egemenliğine, Dehak’ın zalimliğine son veren Demirci Kawa’nın isyan ateşidir Newroz.
KAWA ADINDA BİR DEMİRCİ;
Zalim kral Dehak etrafa saldığı öfkesiyle tanınır. Efsaneye göre de şeytan hizmetkar kılığına girip Dehak`a hizmet eder. Onun için güzel yemekler yapar. Dehak bu durumdan oldukça memnundur. Şeytan, güvenini kazandığı Dehak`a iki omuzundan onu öpmek istediğini söyler. Dehak buna izin verir. Şeytan Dehak`ın iki omuzundan öptükten sonra aniden ortadan kaybolur. Dehak`ın omuzlarının öpülen yerlerinden iki yılan belirir. Dehak yılanları hemen kestirir, ama kestikce yeniden çıkarlar ve korkunç acılar verirler. Ükedeki bütün hekimler çağrılır, ama hiç biri bu derde çare bulamaz. Şeytan bu kez doktor kılığında saraya gelir. Bu acıların dinmesi için, yılanların hergün iki genç insan beyni ile beslenmeleri gerektiğini söyler. Hiç kuşku yok ki insanlığa karşı kötülük amaçlanıyor ve şeytan amacına da ulaşıyor.
Dehak adamlarına emir verir; hergün iki genç insan saraya getirilir, başları kesilir ve beyinleri yılanlara yedirilir. Zamanla binlerce genç insanın ölümü halk arasında büyük tepkilere neden olur. Halk korku ve dehşet içindedir. Sonraları Dehak`ın sarayına aşçılık için alınan iki iyi niyetli insan; Armail ve Karmail, hergün getirilen iki genci saklarlar ve onların yerine iki koyun beynini Dehak`a götürürler. Ölümden kurtulan gençler dağlara sığınırlar. Bu durumun 30 yıl kadar sürdüğü söylenilir.
On iki oğlundan on birini Dehak`a kurban veren Kawa adındaki demirci, son çocuğu da istenince buna isyan eder. Halkını ve bunca yıldır dağlara sığınan insanları örgütler ve hep birlikte Dehak`a saldırırlar. Demirci Kawa’nın ve halkın ayaklanması zaferle sonuçlanır. Saray ele geçirilir ve Dehak ölür.
Efsaneler dilden dile aktarıldı, söylendi; krallar yerini imparatorlara, imparatorlar yerini diktatörlere bıraktı. Halepçe’de yaşananlar günümüz Dehaklarının eseriydi. Halepçe Katliamı, kimyasal silahların halk üzerinde bu kadar geniş çaplı kullanıldığı ilk saldırıydı. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan beş bin Kürt bu saldırıda katledildi. Bu coğrafyada yaşayan kardeşler olarak ezilen halklara karşı, zalim Dehak’lara suç ortaklığı yapmayı değil, Kawa’nın yoldaşları olmayı, zalimlerin zulmüne karşı sonuna kadar direnmeyi seçiyoruz.
NEWROZ PİROZ BE!
Newroz, bir isyan gününe dönüştü. Çünkü halkın sokaklara taştığı, şehirleri istila edip devletle çatıştığı bir gün haline geldi. Devlet önce klasik refleksini verdi. Her ayaklanmayı şiddet ve katliamla bastırmaya çalıştığı gibi 1990 sonrası Newroz’un “Türklerin Ergenokon’dan çıkıp tüm dünyaya yayılışının başlangıcı” ve “Bahar Bayramı” olarak keşfedip(!) sahiplenmeye çalıştı. Bu tür saptırmaların halkların binlerce yıllık kültür birikiminin bir ürünü olan Newroz’un içini ne kadar boşaltabileceğini bilmiyoruz(!).
(Ahali gazetesinin 3.sayısından alınmıştır.)