318 davasında, polis de, hakim de işkencecilerden yana!
Vicdani retçi Mehmet Bal’a işkence yapılmasına karşı çıktıkları için yargılanan 4 kişinin bu sabahki duruşmasında hem polis hem de davanın hakimi işkencecilerden yanaydı.
Sabah 9:30’da başlayacak olan duruşmaya katılmak üzere gelenlerin kimlikleri GBT kontrolü bahanesiyle polis tarafından alındı ve duruşma başladığı saate kadar geri verilmedi. Kontrol cihazı yok ya da arızalı gibi saçma bahanelerle oyalayan polisin, duruşmayı izlemek üzere gelenlerin salona gidişine de engellemesi, gerginliğe yol açtı. Avukatların tüm uyarılarına rağmen tutumlarını değiştirmeyen polis, bu kez mahkeme salonunun küçük olmasını bahane gösterdi.
[nggallery id=15]
Polisin bağırarak konuşması, yer yer fiziki temasta bulunması gerginliği daha da arttırdı. Avukatların ve bu davada sanık olanların da içeri girmesine de engel olundu.
Duruşmanın başlamasından uzunca bir süre sonra polisin “salona birkaç kişi girebilir, diğerleri beklemesin” şeklindeki sözü üzerine gruptakiler yüklenerek önlerindeki çevik polis barikatını açtılar ve duruşma salonuna girebildiler.
Avukat Ömer Kavili’nin usul üzerine yaptığı konuşma sonrasında hakimin gerildiği gözlendi ve hakim aniden duruşmayı bitirmeye karar verdi.
Duruşmada hakimin sanıklara söz vermemesi ve mahkemeyi bir an evvel bitirmeye çalışması üzerine, sanıklar, sabah yaşadıkları polis engellemesinin tutanaklara geçirilmesini, savunma haklarının ellerinden alınamayacağını söylediler. Salonu terketmek istememeleri üzerine avukatlar da dahil herkes polis zoruyla salondan dışarı çıkarıldı.
Mahkeme sonrasında Avukat Ömer Kavili’nin, duruşmada yaşananlara ilişkin bilgi vermesinin ardından yargılanan 4 kişinin hazırladığı basın açıklaması okundu.
50’ya yakın kişinin katıldığı basın açıklamasında, topluma nüfuz ettirilmek istenen militarist zihniyete karşı çıkmanın barışçıl bir uğraş olduğu, öldürmeyi reddetmenin suç olamayacağı ifade edildi ve:
“Militaristler, 25 yıldır sürmekte olan kanlı iç savaşın da
sorumlusudur. Bu savaş, tüm ülke insanını ve özellikle de Kürtleri yoksulluk ve sefalete sürüklemiştir. Bizler, savaşa ve militarizme karşı çıkarken, “savaşın unsuru olmayacağım” dediği için her türlü baskı ve işkence ile karşı karşıya kalan vicdani retçilere destek olurken işte bu gerçeklerden hareket etmekteyiz” dediler.
İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri de konuşmasında, yasama, yargı ve yürütmenin, hak ve özgürlüklere karşı tahammülsüz olduğunun bu davada da görüldüğünü belirtti.