Artık Her Sokak Ahmet’tir, Ali İsmail’dir… Şimdi İsyanı Büyütme Vaktidir
Haziran sıcağında Taksim’den başlayarak her yere yayılan isyan, Ankara’da Eylül isyanına dönüştü. ODTÜ ve Tuzluçayır’da günlerdir süren direnişin rüzgarı, coğrafyanın dört bir yanından selamlandı. Gökyüzünü aydınlatanlar, isyanın bayraklarını sallandıranlar, isyanın coşkusunu taşıyanlar ve rüzgarı fırtınaya çalanlar Eylül’ü direnişle selamladı. Selam olsun tüm direnenlere!
İktidar ve kolluk kuvvetleri altı kardeşimizi katletti. Yüreğimize düşen acı öylesine derin olsa da onlar aynı zamanda mücadelemize de yaşam kaynağı oldular. Şimdiyse Ahmet diyerek inliyor meydanlar, sokaklar… Ahmet diyerek direniyor…
Ahmet Atakan, Antakya’da polis tarafından hedef alınarak katledilen ikinci kardeşimizdi.
Her Pazartesi günü Abdullah Cömert ve Taksim Gezi Direnişçileri için yapılan anma eylemlerine katılıyordu. Armutlu’ya doğru yürürken polis kitleye saldırdı ve çatışmalar başladı. Barikatın hemen arkasında katil polise karşı direnirken, atılan çok sayıda gaz fişeklerinden birinin kafasına isabet etmesiyle aniden yere yığıldı. Ahmet’i katil devletin katil polisi öldürdü. Devlet, Ali İsmail’in ardından “arkadaşları dövdü” dediği gibi, bu kez de Ahmet için “kendi düştü” dedi. Katlettiği kardeşimizin ardından kendini aklamaya, cinayetini saklamaya çalıştı. Ama yapamadı. Tıpkı Ali İsmail’in, Ethem’in, Abdullah’ın, Mehmet’in, Medeni’nin ardından olduğu gibi bu kez de Ahmet için sokaklara çıktı yüz binlercemiz. Katledilen kardeşlerimizin ardından, sokaklara aktı öfkemiz.
Medeni Yıldırım, katil devletin kalekollarla örmeye çalıştığı adı barış olan yeni savaş sürecinin son kurbanlarından. 1994 yılında faili devlet olan bir suikast sonucu öldürülen Adnan Yıldırım’ın yeğeni olan 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın katledilmesi yıllardır bölge özelinde sürdürülmekte olan soykırımın devam ettiğinin delili oldu. Katil devletin katil askeri, kardeşimiz Medeni’nin hayatını çaldı. 28 Haziran 2013’ünde Medeni, havan toplarıyla, otomatik silahlarla katledilen Uğurlar’ın, Ceylanlar’ın öfkesi olarak kalekolların karşısına dikilmişti. Medeni, öfkesiyle hep en öndeydi ve büyüyen direnişte Uğurlar’la Ceylanlar’la hâlâ en önde olmaya devam ediyor.
Ethem Sarısülük, 1 Haziran günü Ankara Güvenpark’ta polis Ahmet Şahbaz tarafından vuruldu. Ethem, devrimci bir işçiydi. Endüstri meslek lisesinde okurken, ikinci sınıfta okulu bıraktı. Okuldayken parasız eğitim protestolarına katılırdı. Ethem’in yaşamı hep adaletsizliğin ortasındaydı ve O hep adaletsizliğin karşısındaydı. Bu yüzden yaşamı boyunca hep direndi, gün geldi direnerek yaşamını kaybetti.
Abdullah Cömert, ölümünden sekiz saat önce cep telefonundan bir mesaj atmıştı; “3 günde sadece 5 saat uyudum. Sayısız biber gazı yedim, 3 defa ölüm tehlikesi atlattım. Ve insanlar ne diyor biliyor musunuz? ‘Boşver ülkeyi sen mi kurtaracaksın’ Evet kurtaramasak da bu yolda öleceğiz. (O kadar yorgunum ki, 3 günde 7 tane enerji içeceği 9 tane ağrı kesici ile ayaktayım. Sesim kısık vaziyette ama gene saat 6’da alanlardayım sadece devrim için)” Devrim için ölmekten bahsediyordu Abdullah mesajında, bahsettiği gerçek oldu ve ölüm direnirken yakaladı onu.
Mehmet Ayvalıtaş, 2 Haziran günü Ümraniye’de 1 Mayıs Mahallesi’nde on binler olmuş otoyolu trafiğe kapatmıştı. 1 Mayıs Mahallesi Mehmet’le direniyordu. Kolluk kuvvetlerinin yoğun saldırısı sırasında otoyoldan geçen taksilerden biri direksiyonu Mehmet’e çevirdi. Mehmet’i ezdi ve kaçtı. Mehmet henüz 19’unda, ezilenlerin ezenlere karşı olan mücadelesinde hep sokaklardaydı. Kimsenin kimseyi ezemeyeceği fikrine inanan ve bunun için direnen bir devrimciydi. Onun bedeni ezildi ancak düşüncesi ve ezilenlerin mücadelesi daha da büyüdü.
“Osmangazi Tıp Fakültesi’nde polis şiddetine maruz kalan bir arkadaşımız için AB kana ihtiyaç var” haberi sosyal medyada paylaşılırken, hastanede yaşam mücadelesi veriyordu Ali İsmail Korkmaz. 3 Haziran günü faşist-polis işbirliği ile vücuduna ve kafasına darbeler alarak dövülmüş, hastane hastane gezerek sağlam raporları alıp, evine dönmüş ancak beyin kanaması belirtileri ile tekrar hastaneye gittiğinde acilen ameliyata alınmıştı. Ali İsmail yaşamak için ne kadar uğraşsa da devletin polisi, faşisti, hastanesi, doktoru sanki plan yapmış, 19 yaşındaki birini öldürmek için organize bir şekilde çabalamıştı. Kazanmak uğruna sokaklarda direnileceğine inanan Ali İsmail, ameliyattan yaşamını kaybederek çıktı. Ve O Taksim Direnişinin son kurbanı oldu.
Onlar Taksim Direnişiyle bir milat oldular, direniş oldular, yaşam oldular. Katil devlet ve eli kanlı hükümet bilsin ki mücadelemiz devam ediyor, edecek; Ethem’ler, Abdullah’lar, Mehmet’ler, Ali İsmail’ler, Ahmet’ler milyonlar olmuş direniyor, direnecekler!
İktidar kardeşlerimizi öldürüyor, bu koşullarda isyan kaçınılmazdır.