Barış için 8 ret daha
15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle Barış İçin Vicdani Ret Platformu’nun da bileşeni olduğu 15 Mayıs Platformu etkinlikleri dün düzenlenen panelle tamamlandı. Panelin ardından Dolmabahçe’ye yüründü, yapılan basın açıklamasının ardından 1’i Lise Anarşist Faaliyet’li bir lise öğrencisi, 6’sı Anarşist Kadınlar’dan olmak üzere 8 kişi daha vicdani retlerini açıkladı. Anarşist Kadınlar açıklamalarını Kürtçe, Gürcüce ve Türkçe dillerinde yaptılar. Eylemde altı anarşist kadın da Kürtçe, Gürcüce ve Türkçe “Ku derya jiyana me be girtin, dive xeyalen me were ba hev. Tsxovreba udovkargveli şevaxvedrot otsnebi. Hayatlarımız çalınmadan, hayallerimiz buluşmalı” diyerek, vicdani retlerini açıkladı. Reddini Kürtçe açıklayan Canan Soylu “Askere gitme zorunluluğum olmasa bile, yıllardır yaşanan asimilasyonun, yok saymanın, öldürmenin altına imza atan TC devleti ve ordusunun karşısında hep direnen Barış Anneleri ile aynı onurlu duruşu paylaşıyorum” diye konuştu. Soylu, tek tipleşmeyi, militarizmi, savaşı ve bunların yol açtığı sömürüyü, cinsiyet ayrımcılığını, ölmeyi ve öldürmeyi bir anarşist kadın olarak reddettiğini belirtti. Merve Arkun ise “Ben bir kadın olarak, varoluşumu yok sayan, beni savaşlarının bir öznesi haline getiren militarizmi, bir anarşist olarak iktidarların ezilenlere uyguladığı zulmü ve devletin savaşının bir parçası olmayı reddediyorum” diye konuştu. Hukuk fakültesi öğrencisi Mine Selin Sayarı “Öldürmeyi reddeden insanlara ‘Halkı insan öldürmekten soğutma’ davası açan, savaşmayı reddedenlere vicdansızlığı dayatan devletin hukukunu yakından tanıyorum. Devletin adaleti yakar, yıkar, yaşam alanlarını talan eder” dedi. Sayarı “Devletin ve hukukunun, militarist tahakkümün onu meşrulaştıran bir parçası olmayı reddediyorum” diye ekledi. Ret açıklamasını Gürcüce yapan Reyhan Aslan “Ben Artvin Borçkalı bir Gürcü kadınıyım. Bir sınır köyünde yaşıyorum, sınırın arkasında bizimle aynı dili konuşan insanlar var. Her iki yanda, iki ayrı devlete ait askerler, kendi topraklarını bekliyorlar” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aynı dili konuşsalar da, konuşmasalar da, sınırların ayırdığı insanlar birbirlerine düşman değildir. İnsanları düşman eden devletlerdir. Ben iktidar ve mülkiyetin olmadığı, paylaşma ve dayanışmayla dolu özgür bir dünya hayal ediyorum.” Eylemde Selin Ever ve Kumru Gök de retlerini açıklayan kadınlar arasındaydı. Gök, “Yeryüzündeki tüm canlılar adına reddimdir” diyerek başladığı açıklamasında, “Devletin kanlı elinin bana uzattığı, savaşı haklı çıkaran tüm gerekçeleri reddediyorum” diye konuştu. 15 Mayıs 2011 günü sabah yapılan oturumda BARIŞ İÇİN VİCDANİ RET PLATFORMU adına okunan bildiri: Biz, bundan 1,5 yıl kadar önce Barış İçin Vicdani Ret platformunu oluşturmaya başladığımızda vicdani rettin, ölmeyi öldürmeyi öğrenmeyi reddetmenin, akan kanın durması için önemli bir yerde durduğunun farkındaydık. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptığımız kurultayda artık vicdanlar konuştu ve ‘İnsanız, vicdanlıyız, reddediyoruz’ dedik, ‘Hiç kimse asker doğmaz’ dedik, ‘Ne mutlu kardeşim diyene’ dedik. Ama o toplantıya konuşmacı olarak çağırdığımız Enver Aydemir, toplantı sabahı ‘asker kaçağı’ olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı, sonrasını biliyorsunuz, kötü muamele, işkence. Enver’in durumuna dikkat çekmek için yapılan farklı şehirlerdeki eylemlere saldıran polis arkadaşlarımızı tehdit etti, gözaltına aldı, 318den davalar açıldı, tutuklamalar oldu. Biz yılmadık, vicdanlar tutsak alınamaz dedik. Enver’in yarattığı çatlak, 5 aylık bir askerin, milliyetçi görüşe sahip bir askerin kendi deyimiyle neyin ne olduğunu görmesine yol açtı ve reddini açıklamasını sağladı. Artık hemen her kesimden kişi reddini açıklamaya başladı. Kürt Vicdani Ret Hareketi’nin gelişmesiyle beraber Kürt illerinden de toplu ret açıklamaları gelmeye başladı. Kendisine verilmek istenen çürük raporunu reddeden ve halen cezaevinde bulunan İnan Suver, hem zorla götürüldüğü askeri birlikte hem de askeri cezaevinde işkenceye maruz kaldı. Kendisiyle dayanışma için cezaevi önünde eylem yapanlara da saldıran silahlı askerler, küfür ve hakaret de yağdırmaya devam ettiler. Askerliğini yaparken şüpheli şekilde ölen askerlerin aileleri de artık kendilerine söylenen çocuğunuz intihar etti yalanlarına inanmamaya başladılar. Şüpheli asker ölümlerine karşı eylemler yaptık. Artık, oğlunu askerde kaybeden askerlerin aileleri “vatan sağolmasın, çocuklarımı savaşa göndermek istemiyorum” u daha yüksek sesle dillendirir oldular. Artık konuşma sırası bizdeydi, çünkü paşalar konuştukça bizler ölüyoruz. Kışlalardan açılan ateş, atılan havan, döşenen mayınlar yüzünden asker olmayan insanlar ve özellikle çocuklar da yaşamlarını yitiriyor. Bu nedenle de Kışlaların içinde gençlerin, dışında çocukların ölümüne son dedik. Geçen yılın Newroz’unda Amed’de Barış Anneleri’yle, Mardin’de 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz’ın aileleriyle görüştük, çocuklarını yitiren anaların yaşadıkları bunca acıya rağmen hala barış istemelerindeki ısrara tanık olduk. Savaşın iki tarafında yer alan çocuklarını yitiren anaların barışa yaptığı vurgu hepimiz için çok önemliydi. Bunu, geçen yıl bu tarihte, 15 Mayıs 2010 günü yaptığımız Barış İçin Vicdani Ret Buluşması’yla daha da anlamlı hale getirdik. Ceylan Önkol’un, Aydın Erdem’in ailelerinin ve asker annelerinin de katıldığı buluşmada, aileler birbirlerine karanfil vererek barış taleplerini dillendirdiler. Bugün yine burda, farklı görüşlerimiz ama bu savaşın bitirilmesine, ölümlerin olmamasına, daha büyük yıkımların yaşanmamasına olan ısrarımızla beraber biraradayız. Bizler, herkesi savaşın unsuru olmamaya, zorunlu ya da profesyonel her türlü askerlik sistemini reddetmeye çağırıyoruz. Askere Gitme, Kardeş Kanı Dökme Barış İçin Vicdani Ret Platformu www.barisicinvicdaniret.org