İnsanlığın Krizi Kapitalizm
İMF-DB toplantılarının yapıldığı şu günlerde, İHD İstanbul Şubesi’nde 4 Eylül günü 16.00- 18.00 saatleri arasında düzenlediğimiz “İnsanlığın Krizi Kapitalizm” başlıklı panelde söz söyleme sırası, kapitalizmi yaşayanlardaydı.
Panele; Stajyer avukatlar inisiyatifinden Cem Gök ve Davut Erkan, Kot taşlama işçisi Gazi Polat, Tersane İşçileri Birliği Derneği’nden bir işçi, DİA market çalışanı, Bayrampaşa da çay ocağı çalışanı bir işçi ile eskiden hayat kadını olan bir kadın konuşmacı olarak katıldı.
Panelin içeriği hakkında bir açılış konuşması yapılarak konuklar tanıtıldı. Ardından, etkinliğe katılamayan Entes direnişçisi Gülistan Kobatan’ın etkinliğe gönderdiği mesaj okundu. Kobatan mesajında, İMF-Dünya Bankası toplantılarının yapıldığı bu süreçte kapitalizmin mağdurlarının biraraya geldiği bu etkinliğin oldukça anlamlı olduğunu belirterek, etkinliği selamladı.
Stajyer avukatlar inisiyatifi ve Piyasalaşmaya Karşı Avukatlar Platformu üyesi Cem Gök ve Davut Erkan 6-7 aydır stajer avukatlar olarak, şimdilerde ise avukatlarla birlikte bir örgütlenme içerisinde olduklarını söylediler. Bu sürecin tekelleşmeye gittiğini ve kapitalizmin kendi sömürü düzenini genişletme çabası içerisinde olduğunu ve avukatların da artık işçileştirildiklerini söylerek, hukuk sektöründeki sömürüye karşı sektördeki tüm diğer işçilerle birlikte örgütlenmenin önemini vurguladılar.
Sık sık işçi ölümleri ile gündeme gelen ancak arka planında yoğun bir emek sömürüsünün; güvenliksiz ve güvencesiz çalışmanın olduğu Tuzla tersanesinde çalışan Tib-Der üyesi bir işçi ise kriz sürecinde işten atmaların fazlalaştığını, çalışanların ücretlerinin düşürüldüğü de ifade etti. Ağır çalışma koşulları, uzun süren çalışma saatleri ve stresli çalışma ortamının tersane işçilerinin aile yaşamını da kötü şekilde etkilediği belirtildi.
Tersanelerde, zorunlu eğitimin yapıldığı ve bunun ücretinin de işçiden kesildiği ifade edildi. Bunların çözüm olmadığı, göstermelik birkaç tersanenin kapatıldığını ancak, bu sektörde ölümlerin sürdüğü, ölümlerin engellenebileceği ama maliyeti nedeniyle patronların bunu tercih etmedikleri söylendi.
DİA market çalışanı bir işçi de söz alarak, sektörlerinde yaşanan örgütlenmenin zorluklarına değindi. İşe ilk girdiğinde sekiz kişi ile çalışırken şimdi üç kişi ile çalıştıklarını söyledi. Haftada 65 saat çalıştıklarını ancak, 45 saat ücreti aldıklarını ifade ederek, mesai parası alamadıklarını, sabah 08.00’de marketi açtıklarını ve 10 dakika dahi geçikildiğinde, tutanak tutulduğunu söyledi. “Örgütlenmek zor ama imkansız değil” dedi.
Kot taşlama işçisi ve slikosiz hastası Gazi Polat’da yaşadıkları mücadele deneyimlerini paylaştı. Polat, kot taşlama işinin ne kadar zararlı olduğunu önceden bilmediğini belirterek, 2006’de Erhan Kaya isimli arkadaşlarının rahatsızlanmasının ardından silikozis olduğunu öğrendiğini söyledi. Polat, bu süreçte, GOP İşçi Platformu ile Ahali’nin kendilerine destek olduğunu, sendikalardan ise destek görmediklerini belirtti. 6 bin insanın ölümü beklediğini söyleyen Polat, 6 bin insandan 450’sinin sigortalı olduğunu kalanının ise sigortasız çalıştığını söyledi. Kendisinin de içinde olduğu, mücadele veren 17 kişinin aylık ücrete bağlandığını fakat ücret alsa da sorunların çözülmediğini, mücadelenin devam edeceğini ifade etti.
Bayrampaşa da çay ocağı çalışanı bir işçi ise konuşmasına bir örnek vererek başladı. Davutpaşa’da çalışan işçi, çalıştığı yerin yan tarafında bir poşet fabrikasında çalışan yaşlı bir adamın 15 saat boyunca, 50-60 kiloluk poşet torbalarını taşıdığını etraftan plastik vs. topladığını ve bu atıkların geri dönüşüm olarak fabrikada kullanıldığını söyledi. Yaşlı işçiye birgün bir arabanın çarptıktan sonra kaçtığını belirterek, arabanın sahibinin bir kot firmasının özel aracı olduğunu öğrendiklerini, araç sahibinin fabrikanın bekçisine suçu yüklediğini, bekçinin bir gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldığını söyledi. Ardından, poşet firmasının sahibinin, kot firması sahibi ile pazarlığa oturduğunu ve firmaya poşet sattığını ifade etti. Bunun patronların sınıf dayanışmasının bir örneği olduğunu belirtti.
Eskiden hayat kadını olan bir kadın da yaptığı konuşmada, fuhuşun sektör haline geldiği bu alanda kapitalizmin hayat kadınları üzerindeki etkilerine değindi. Eskiden çalıştığı genelevden kaçarak emniyete sığındığını, burada bir hafta boyunca bodruma kapatıldığını ve 3 polis tarafından tecavüze uğradığını söyledi. Sonra polislerin kendisini patronuna geri teslim ettiklerini söyledi. Türkiye genelinde 3713 kadının vesikalı olduğunu 30 bin kadının ise vesikasız olduğunu söyledi. Yaşadığı toplumsal baskılara da değindi.
Panel İstanbul Ahali’nin aynı gün Nişantaşı Mavi Jeans önünde yapmış oldukları eylemin görüntülerinin katılımcılarla paylaşılmasıyla son buldu.