“İklim değişikliği, iklim krizi, yok oluş, ekolojik denge bozukluğu” tartışmalarının uzayacağı, yeni kavramlarla doğanın talanının sonuçlarının isimlendirileceği bir zamanın içerisindeyiz. Ekolojiyle ilgili olumsuzlukların en ince ayrıntılarına kadar bilimsel verilere boğulmuş durumdayız. Bir yandan bu olumsuzluklar konuşurken diğer yandan daha yakın bir süreçte karşılaşacağımız daha büyük olumsuzluklar için telaşlanıyoruz.
“Neden böyle oldu?” sorusuna cevap noktasında iklim değişikliği verilendiricileri sessiz. Ya da en iyi ihtimalle “tüm suç insanlığın” potasında herkes erisin!
1 litresinin üretilmesi için onlarca kat su tüketilmesi gereken basit bir Coca-cola örneği bile “Neden böyle oldu?” sorusuna yanıt vermek adına kapitalizmin doğa katliamı karnesini anlamamıza olanak verir.
Obeziteden diyabete insan sağlığını tehditten, su havzaları ve nehirlerin kurutulmasına; toprak zehirlenmesinden tarım alanlarının tahrip edilmesine; yeraltı sularının zehirlenmesinden atıklarla verilen zararlara Coca-cola, sadece işçi katili değil; dünyanın farklı coğrafyalarında yaptıklarıyla doğanın katilidir. Sadece Coca-Cola değil, tüm şirketler doğanın katilidir.
Üretim-tüketim ilişkileriyle, merkezi planlamalarıyla sadece insan yaşamını değil, tüm ekosistemi belirleyen devletler katildir.
Krizlerin, değişikliklerin, bozuklukların asıl sebebi bu kadar ortadayken kapitalizmi hedef gösterememek manidardır! Kapitalizmin doğanın talanına ilişkin etkisi konuşulmadan, devletlerin ekolojik tahribatlara etkisi konuşulmadan, bütün tartışmalar eksiktir. Bu eksiklik, ekolojik uyumun yaratılmasının, doğayla uyumlu bir yaşamın örgütlenmesinin önünde engeldir.
Kapitalizmi neden olarak görmeden, katil şirketlerin bu yıkımlardaki rolünü açık açık konuşmadan içinde bulunulan krizlerden, değişikliklerden, bozukluklardan kurtulmak mümkün değildir.
Kapitalizmi yıkmadıkça, yaşamı yaratamayız. Kapitalizmi yıkmadıkça, ekolojik uyumu gerçekleştiremeyiz. Kapitalizmi yıkmadıkça, bu kıyamet senaryolarını hazırlayanlardan da senaryonun sonuçlarından da kurtulamayız.
Ekolojik uyumun içine girdiği bu zor durumdan çıkabilmenin yolu, bu uyumsuzluğu yaratan devletlerin konferans/protokol metinleri imzalamalarına indirgenemez. Devletlerin ve şirketlerin, doğayla uyumlu hareket edebileceğini düşünmek ekoloji mücadelesi içerisinde yanılsamalar yaratmaktan başka birşey değildir. Ekoloji mücadelesi içerisinde devrimci bir perspektif, kapitalizm ve devlet karşıtı bir bakış açısı olmaksızın kıyamet senaryoları konuşmak yeşil kapitalizmin lobicilik faaliyetlerinden ötesine gidemez.
Bu karşı koyuş, kapitalizmin ekonomisine karşı bir alan oluştururken, tüketim anlayışına karşı koyuşu da beraberinde getirir. İhtiyaç için değil, kar için tükettirmek için üreten kapitalizme karşı paylaşma dayanışma ilişkilerini kuvvetlendirmek ve örgütlenmek gerekmektedir. Kapitalizmin tüketim kültürüne karşı koyuş ise “geri dönüşüm şirketlerinin” mavi kapak biriktirme yalanları ve o kapakların şişelerini geri dönüşümle ayrıştırarak değil; bu tüketim kültürünün bir parçası olmayarak gerçekleşebilir.
Coca-Cola satılan 200 ülke arasında Hindis-tan en çok büyüyen pazara sahip. Ancak şirketin ve yerel şişeleme şirketlerinin uygulamalarının doğa üzerindeki etkileri, şirkete ve yan şirketlere karşı bir eleştiri ve eylem fırtınasını beraberinde getiriyor. Coca-Cola’nın Hindistan’daki yer altı sularını kurutan ve tarım bölgelerini çöllere dönüştüren üretim uygulamalarına karşı büyüyen bir feryat var. Yaşam alanları yok edilen Hindistanlı çiftçilerin intihar oranlarındaki yükselme tehlikeli boyutta. Yıllardır her gün, Coca-Cola’nın sömürüsüne karşı anarşistlerin örgütlediği büyük eylemlerden, küçük nöbetlere birçok eylem gerçekleşiyor.
2004 Mart’ında Coca-Cola’nın su kaynaklarını sömürmesine karşı Plachimada’da yürütülen, diğer kampanyaların öncülü olan eylemlerle Co-ca-Cola’nın Plachimada, Kerala’daki şişeleme tesisi kapattırıldı.
Yer altı sularındaki niteliksel ve niceliksel olumsuzluklar ve halkın sağlığına ilişkin problemlerin artması ve tarım ekonomisinin tahrif edilmesi Plachimada’da yaşanan ana sorunlardır. Coca-Cola Şirketi bu olumsuzlukların yaşanmasının temel nedeni olmakta ya da bu olumsuzlukların yaşanmasında katkısı olmaktadır. Şirketin çalışmasına bağlı olarak içme amaçlı ve tarımda kullanılacak suyun niteliğinde tehlike saptanmıştır. Bunun dışında, şirket tarımsal sahaları büyük miktardaki atıklarıyla kirletmektedir. Bütün bu noktalar yaşam alanlarının gaspı ve ekolojik katliamdır.
Patika Dergisi 3. Sayı
Ayrıntılı bilgiler için: Katil Cola / https://katilcola.wordpress.com/