Kapitalizm doğası gereği dokunduğu her şeyi bir üretim nesnesine çevirme eğilimindedir. Bir kapitalist bir elma ağacına baktığında orada bir ağaç değil, bir kaç kutu elma suyu, o elmaları toplayan işçiler/makineler, o elmaların işleneceği fabrikalar, elma suyunun raf ömrünü arttıracak kimyasallar ve nihayetinde tüm bu süreçlerin işleyebilmesini sağlayacak olan enerjiyi düşünür.
Bir kapitalist için konu enerji olunca “nereden” ve “nasıl” sorusu anlamını yitirir. Doğru sorular “ne kadar” ve “ne zaman”dır! Nükleer enerjinin bugüne kadar yeryüzünde yarattığı tahribat, termik santrallerin, hidroelektrik santrallerin yaşama verdiği zarar onun için olsa olsa bir imaj meselesidir. Zaten o da imaj meselesini çevreci otomobiller, ultra-az enerji tüketen çamaşır makineleri, yeşil kredi kartları gibi zırvalarla çözmüş, üstelik çözmekle kalmayıp aynı zamanda bir “ürün çeşitlendirmesi” yaparak banka hesaplarındakileri sıfırlara yenilerini eklemiştir.
Hal böyle olunca, kapitalist kendisine arzuladığı enerjiyi sunabilecek her türlü “alternatif enerji” önerisine açık, imaj meselesini de işin içine katacak olursak açıktan ziyade isteklidir de. “Tabi ki nükleer santrallerin ve termik santrallerin yerini rüzgar gülleriniz ve güneş panelleriniz alabilir sevgili çevreci dostlarım” der kapitalist fakat bir şartla ”Bu bana daha fazla kazandırırsa”
Bizim çevreciler de işi gücü bırakıp, başlarlar alternatifler üretmeye “ Rüzgar enerjisi daha verimlidir. Hem verimli olmasa bile bile zaman içerisinde yapılacak çalışmalar ile onu daha verimli hale getirebiliriz. Zaten güneşte var, onun enerjisi öyle dünyanın başında boşa akıp gidiyor, yapalım güneş panellerini hem siz patronlar kazancınızdan olmazsınız, hem biz de çevreciliğimize leke sürmemiş olur, mutlu mesut beraberce yaşar gideriz.”
Fakat şu açıktır ki, kapitalizm içerisinde yaşamı yok etmeyen hiçbir enerji üretim biçimi yoktur. Çevreci bütün “alternatiflerin” özü kapitalizmin “sürdürülebilmesini” sağlamaktır.
Derginin diğer yazılarında gördüğünüz gibi, ne rüzgar ne güneş enerjileri yaşamı yok etmeden elektrik üretebilir niteliktedir. Çevreci alternatif, kapitalizmin “sürdürülebilir” olmasını ister ama kapitalizmin enerji ihtiyacına dünyalar yetmez. Kapitalizm rüzgar enerji santrallerinden bahsederken, birinin evinin üzerine kondurduğu basit bir rüzgar gülünden ya da güneş panelinden bahsetmez, kilometrelerce bir alanı kaplayan devasa büyüklükte rüzgar tribünleri tarlalarından, yine devasa büyüklükte güneş panelleri havzalarından bahseder. Fakat çevreci, bu ve bunun gibi “alternatif”lerin yarattığı ve yaratacağı zararlara kafa yormaktan ve bununla mücadele etmektense, en iyi ihtimalle saflığından, kapitalizmin fonlarıyla yine kapitalizmin yarattığı kirliliği sözüm ona engellemek için ütopik alternatiflere tutunur.
Bugün yana yakıla çevreci enerji alternatifleri arayanlar, aslında bu alternatifleri yaşayanı öldürmeye çalışan, ekolojik uyumu yerle bir eden kapitalizm için arıyorlar. Biz yaşam savunucularının kapitalizm için alternatif üretmek gibi bir derdi yoktur, olmamalıdır ve zaten olmayacaktır. Yaşam savunucuları, bu mücadelede, insanın da içinde bulunduğu bütün bir doğayı katleden kapitalizmin ve kapitalistlerin karşısında onlara da iyi görünmek ve alternatifler üretme telaşına düşmeden mücadele etmektedir.
Patika Dergisi 1. Sayı