Akşam saatleriydi. Okuldan çıkmış, internetten haberlere bakıyordum. Benimle aynı yaşta olan bir kadının Kayseri’de “intihar” ettiğine, nedeninin henüz belli olmadığına dair bir haber gördüm. Biraz araştırınca, belli olmadığı söylenen nedenleri, gerçeği öğrendim.
Cansel Buse Kınalı. 18 yaşında genç bir kadın. Bu kadın, polis babasının silahıyla kendini vurmuş; “intihar” etmiş. Arkadaşları, kuzenleri sosyal medyada #CanselİçinSusma adında bir kampanya başlatmışlar. Çünkü Cansel, raporlarda yazıldığı gibi “sınav stresine bağlı” sebeplerden intihar etmemiş. Okuduğu lisenin matematik öğretmeni olan Bayram Özcan’ın tecavüzüne uğramış. Okul yönetimi bunu bildiği halde, tecavüzcünün siyasi görüşü okul yönetimine yakın olduğu için, tecavüzün üstünü örtmeye çalışmış. Hatta Cansel’in cenazesine giden kaymakam, Cansel’in ailesinden durumu gizlemelerini istemiş.
Sosyal medyada ise, Cansel’in tecavüze uğradığından haberdar olan arkadaşları, kuzenleri, tecavüzcünün cezalandırılması ve tecavüzün duyulması için dayanışma çağrısı yapıyordu herkese.
Bunları duyduğumda, zaman durmuş gibi hissettim. Gözümün önünden bunca zamandır tecavüze uğrayan, katledilen kadınlar geçti. Sonra da Cansel’in fotoğraflarındaki gülümseme.
Benim yaşımda bir kadın tecavüze uğramış, kimseye söylememeye zorlanmış ve “intihar” etmiş. Önce şaşırdım, sonra üzüldüm, sonra öfkelendim. Bir kez daha, 18 yaşında bir kadının kendi yaşamına son vermesinin nedenlerini düşündüm.
Etek boyumuzdan saçımıza, yalan tarihlerinden yalan sınırlarına, “otur-kalk”lardan marşlara; beynimize ve bedenimize saldırılardan oluşan, her gün gitmek zorunda olduğumuz okulda bir tecavüzün yaşanması bizler için ilk değildi aslında.
Okullardaki öğretmenlerin tacizleri, zorunlu din dersleriyle kabullendirilmeye çalışılan “namus” algısı, “kızlı erkekli oturmama” Cansel’in tecavüze uğramasının zeminini hazırlayan sebeplerden sadece birkaçıydı.
Cansel’in ardından, bir okul müdürünün erkeklere, kısa etek giyenleri “taciz etme hakkı” verdiğini, yine bir müdürün “Bu eteklerle E5’te işe çıkın siz” dediğini, başka bir öğretmenin sistematik bir şekilde “öğrencisine” tecavüz ettiğini hatırladım. Cansel ilk değildi, son da olmayacaktı bu gidişle.
Bu kadar basit olmamalıydı.
Benim gibi, 18 yaşındaki her genç kadın gibi, yaşayacağı bir hayatı vardı Cansel’in.
Şimdi, gerçekleştiremeyeceği hayalleri, anıları ve geride bıraktıkları var.
Cansel intihar etmedi, katledildi. Tecavüzcüsü tarafından, her gün gördüğümüz ve kimi zaman babamız ya da abimiz bildiğimiz öğretmenimiz tarafından, tecavüzü gizleyenler tarafından, konuşulmasını engellemeye çalışanlar tarafından, Cansel’in okul arkadaşlarına “12. sınıflardan bir öğrenci vefat etmiş.” diye mesaj atanlar tarafından, cenazede ailesine “Konuşmayın!” diyenler tarafından katledildi Cansel. Erkek egemen algının kadını yok saydığı şu sistemde; tacize, tecavüze uğrayan, namus denilerek katledilen kardeşlerimiz için, Cansel için, hiçbir zaman susmayacağım, susmayacağız.
Meltem Çuhadar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.