Delilerin zincirlerinden kurtulmuş olmaları yeterli değil. Gerçekten sağlıklı olmaları isteniyorsa, kapatıldıkları hastanelerden dışarı çıkarılmalıdırlar. İşte o zaman özgürlük mucizesi gerçekleşecek.*
Bakırköy’de bulunan Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde hastalar, her hafta düzenli toplantı alıyorlar. Toplantılarda aldıkları kararları hastane yönetimine ileterek sorunlarına çözüm arıyorlar.
Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği’nin ortaya çıkarttığı bu projenin amacı, toplumda “deli” olarak nitelendiren insanları iyileştirerek tedavi etmek ve tekrar topluma kazandırmak. Hastalarsa haftalık toplantılarında, kendilerine zorla hap yutturulması, toplu yapılan duşlar gibi sıkıntılarının çözülmesi için kararlarını hastane yönetimine iletiyorlar.
Peki toplumdan dışlanarak, hastanelere kapatılan hastaların tedavisi ne kadar mümkündür?
Geliştirilen projede “delilerin” sorunlara söz söyleyebilme hakkı tanınıyor gibi görünse de, aslında yüksek duvar ve tel örgülerle çevrili ruh ve sinir hastaneleri, insanların iyileştirilmeleri için değil, özgürlüklerinin ellerinden alınarak tam tersine delirmeleri için var. Hasta olarak görülen insanlar; önce toplumdan “deli” olarak dışlanıyor, sonra da zorunlu olarak uygulanan kimyasal ilaç tedavilerine maruz bırakılarak ruhsal ve bedensel olarak çökmesi sağlanıyor.
Oysa ki toplumda deli olarak görülen insanları dışlamadan veya hastanelere kapatmadan, kendi aralarına katarak, onları kolektif uyum içerisinde sosyalleşmelerini sağlayan Belçika’daki deliler köyü “Geel” iyi bir örnek.
Deliler Köyü Geel
Belçika Geel’de bulunan Deliler Köyü, hastalar için yapılan şifa yurdu Onüçüncü yüzyılda gelen “hastaları” karşılayamaz hale gelince, ‘deliler’ köylülerin evlerine dağıtılmaya başlanmış. Köylüler bundan çok memnun olmuş ve gelenleri deli olarak görmeyerek kendileriyle beraber tarlada çalıştırmışlar. Ortak sofralarda yemek yiyerek beraber eğlenmişler. Onları aile fertlerinden biri olarak görmüşler. Bir süre sonra toplum tarafından hasta olarak görülen insanlar, bu köyde yaşadıkları dostluk ve mutlulukla kendini iyi hisseder hale gelmişler. Geel köylüleri ise, köylerinin “Deliler Köyü” olarak anılmasından mutlular ve insanları ruh hastanelerine kapatmaktansa “Delilerinizi bize verin. Biz onların halinden, onların dilinden anlarız. Gönderin bize onları, özgürleştirelim.” diyorlar.
* P. Kropotkin, (1877-Paris) “Hapishanelerin Deliler Üzerindeki Moral Etkileri” konferansından.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 3. sayısında yayımlanmıştır.