Şimdiye kadar işçiler güldü,
bundan sonra biz güleceğiz.
12 Eylül 1980
TİSK Başkanı
Halit Narin
Bildiğimiz üzere faşizm denilen vahşet, devletli toplum içerisinde geçici bir uygulama değil, daima üstü açık ya da kapalı bir şekilde korunan bir zihniyet ve uygulamadır. Yılın her 12 Eylül’ü yaklaştığında faşizm üzerine konuşmalar sıklaşırken faşizm ile sözde hesaplaşma nidaları atılır durur.
Ama atılan bu nidaların basit bir kandırmaca olduğu, isteyerek ya da istemeden göz ardı edilir. Aslında bu da ‘devletli toplum içerisinde faşizmin sürekli yeni formatlarla temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konacağının’ bir başka şekilde ifade edilişidir. Tam 32 yıl önce kurulan bir cümle aslında darbe sonucu topluma yaşatılan Özal’lı yılları, Çiller ile
birlikte koruma altına alınan özel savaş durumunu, kırılma ve sıçramanın tavan yaptığı AKP politika ve uygulamalarının özetini oluşturmaktaydı. Bu özet, dönemin TİSK(Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu) Başkanı Halit Narin’in*“Şimdiye kadar işçiler güldü, bundan sonra biz güleceğiz.” sözüydü şüphesiz. Daha geniş bir çerçeveden bakacak olursak, tüm bu durumun temeli olarak ‘muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak’ olarak
adlandırılan kapitalizmi her alanda, her anda ve her yaşamda var etme mücadelesinin olduğudur. Vurgulamak gerekir ki, bu katliam düzenini kurulu düzen haline getirmek, oldukça sancılı geçmektedir iktidarlar açısından. Sancıyı kanla bastırmaktan başka yol eylemeyenler bizlere Newala Qesaba’yı, Sivas’ı, hayata dönüş(!) operasyonlarını, iş kazası süsüyle üstü örtülmeye çalışılan utancı, kadın kıyımını, 17.000 faili devlet cinayetlerini, daha kanı kurumayan Roboski’yi ve daha onlarcasını yaşattı.
***
Ayrıca değinmek istediğim önemli bir nokta ise son günlerde yapılan popüler bir tanımlama
olan “içerisi ve dışarısı”. Kapitalizmin girmeye çalıştığı alanları hala devletli iktidarlı algılarda tanımlamak esasen neyin ne kadar içselleştirildiğinin anlaşılması için en önemli kanıtı oluşturmakta. Çünkü durumu emperyalizme indirgeyen ve bu indirgemenin tabiatına uygun olarak ucu misak-ı milliciliğe varabilecek yorumlar hayati hata anlamına gelecektir, yani kapitalizmin palazlanma işini kolaylaştıracaktır.
Diğer yandan, bu katliam düzenine karşı tonu sürekli yükselen mücadelenin ve derinliği sürekli artan çatlakların da farkında olmalıyız. Küresel kapitalizmin Ortadoğu’daki uzak karakolu olma ihalesini şirketleri ve ordusuyla elinde bulunduran TC Devleti daha Şemzînan’da, Beytüşşebap’ta, Gewer’de ve Mezopotamya’nın başka birçok yerinde saplanıp kalmış ve hareket edemez duruma gelmiştir.Tüm bunların haricinde başta İstanbul olmak üzere birçok şehrin fabrika ve iş yerlerinde direnişe geçen işçilerin sayısı hızla artmakta ve direnişler ortaklaşmaya doğru yüzünü dönmekte. Yine, gerek Mezopotamya’da gerek Karadeniz’de gerekse ülkenin geri kalan kısmında kurulmak istenen barajlara, hayata geçirilmek istenen kentsel dönüşüm adındaki yıkım projelerine karşı ciddi mücadeleler söz konusu.İktidarlar 12 Eylül faşizmiyle hesaplaştığının iddiasında bulunadursun ve hatta yanlarına ‘teşekkür edebileceği’ kimi sözüm ona solcuları, demokratları, aydınları ve STK’ları yanına alsın. 12 Eylül’ün faşizm ile kapitalizmin ortaklığı olduğunu ve bunun da devletin özünü oluşturduğu bilenler, mücadeleyi yükseltenler, çatlakları derinleştirenler ‘hesaplaşmanın’ tarifini pratik içerisinde yapmaktadırlar. Unutulmamalı ki umut her zaman vardı ve şimdi hiç olmadığı kadar bu umut, insanların yüreklerinde büyümeye devam etmekte…
*Halit Narin Kimdir?
Yukarıdaki sözüyle 12 Eylül darbesine güzellemeler yapan Halit Narin, “Terörle Mücadele Operasyonu Kahramanları’na Destek” kampanyası kapsamında 5.000.000(milyon) TL bağış yapan, tekstil sektöründe faaliyet gösteren iş adamıdır. Halit Narin, 1961 yılından beri Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası’nın başkanlığını yürütmektedir. Aynı zamanda2008 yılında Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu Başkanı seçildi. Tekstil fabrikasının arazisini toplu konut mahallesine çevirmek gibi işlerle de sadece ekonomik ve siyasi mühendislikle yetinmediğini, toplumsal mühendisliğe dört elle sarıldığının göstergesidir. Halit Narin’in düşünceleri hala iktidarda ve Türkiye’deki faşizm-kapitalizm ilişkisini anlamak için en iyi örneği oluşturmakta.
Berk Yeter
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 3. sayısında yayımlanmıştır.