SÖMÜRÜ ZiRVESi

“Taşeronlar, Alt işverenler, Tedarikçileri Zirvesi”, taşeron işçilerin şantiyelerde öldüğü, işlerinden keyfi bir şekilde atıldıkları, paralarının ödenmediği, kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakıldıkları bir yılda gerçekleştiriliyor olması; taşeron sistemin, kapitalistlerin sömürü modellerinin geleceğinde ne denli anahtar bir rol oynayacağının göstergelerinden biri.

Kapitalizmin yeni iş modelleri, bu modellerin hukuki kapsamı, pratikleri, bu iş modellerinin gelecekteki sektörleri ve şirketlere kazandıracakları üzerine 29 Ağustos’ta, Divan Otel’de “Taşeronlar, Alt işverenler, Tedarikçileri Zirvesi”ismiyle bir toplantı yapıldı. Bu zirvede, Taşeron ve Tedarikçi Hizmet İş Sözleşmeleri, Önemli Kriterler; Taşeron Karlılık Arttırma ve Yüksek Verim Alma Uygulamaları; Gelecekte Taşeron ve Tedarikçi Uygulamaları ve Taşeronlaşacak Bölümler, Sektörler; Alt İşveren (Taşeron) Yasal Hak ve Yükümlülükleri; Taşeron ve Tedarikçiler için Satın Alma ve Kalite Bölümü Yaklaşımları ve Başarılı Uygulamaları başlıklı oturumlar gerçekleştirildi. İş dünyasının yoğun ilgi gösterdiği bu zirvede, holding yöneticilerinden hukuk danışmanlarına, çalışma bakanlığı müfettişlerinden akademisyenlere kadar pek çok farklı çevreden katılımcılar tarafından “Yönetimsel, Hukuksal, Finansal Sorunlar, Çözüm Önerileri ve Başarılı İş Kriterleri” adı altında sunumlar gerçekleştirildi. Bu sunumlarda, büyük balık küçük balık metaforu örneği ile kapitalizmin yeni iş modelinin ipuçları verildi. “Büyümenin sonu yok, büyük balıklar, artık, paylaşmaktan başka bir yolun kalmadığını anlıyor”diye anlattıkları modelle taşeronluk sisteminin istenen profili, katılımcı şirketlere ve onların patronlarına öğretildi.

Paylaşma mı, pay etme mi?

Kapitalizmin doğası gereği kar üzerine kurulu olduğu gerçeği değişmediğine göre, bahsi geçen paylaşmanın gerçekten bir paylaşma olmasından ziyade; yeni iş modeline göre oluşacak yeni sermaye birikimini pay etme girişiminden başka bir çaba olmadığı görülecektir. Nitekim zirvede tanımlanan ve uygulanması istenen model, üretim sürecini parçalayarak hem sorumluluğun hem de karın farklı şirketlere pay edilmesi, böylelikle dinamik bir model görünümü altında sermayenin devamlılığı ve hareketliliğinin garanti altına alınmasıdır.

Yeni taşeron modelinin büyük şirketler tarafından ortaya atılmasındaki bir diğer önemli neden de şirketlerin haksız ve hukuksuz uygulamalarından kolaylıkla sıyrılabilecekleri bir kamufulaj özelliği taşıması. Yani, çocuk işçi çalıştırdığı için suçlanan ve bu nedenle hem prestij hem de kar kaybına uğrayan Nike, bu işleri alt işveren görünümündeki bir firmaya devrederek, kendine yönelen bu basıncın kolaylıkla üstesinden gelecektir. Ya da dünya içme suyu kaynaklarının önemli bir kısmına sahip olan Coca Cola Şirketi, bu varlıklarını değişik şirketlere “pay ederek” daha masum bir görüntü sergileyebilecektir. Taşeronluk sisteminin daha önce uygulanmadığı sektörlerde de yakın bir gelecekte uygulanacak olması, bu toplantıda konuşulan başlıklardan bir diğeriydi. Farklı birçok sektörü hedefleyen bu yeni sömürü sistemiyle, taşeron sistemini iyileştirerek daha verimli sömürü alanları yaratmak hedefleniyor. İşçi ölümlerinin, işten atılmaların, kölece çalışma koşullarının normalleştirildiği bu coğrafyada uygulamaya konulacak yeni modelle, büyük şirketler sömürülerini daim kılmak için bel bağladıkları taşeron sistemini daha da geliştirmeyi amaçlıyor. Sermayenin devamlılığı ve hareketliliği yanında sömürüyü de devamlı kılacak olan bu yeni modelle, paylaşmacı, ekosistemi önemseyen, işçi haklarına duyarlı taşeron kılıfının ardına gizlenen asıl şey ise büyük şirketlerin kapitalizmden pay kapma yarışı oluyor.
“Taşeronlaşmayı iyileştirme zirvesi” ne Süreyya Paşa Hastanesi’nde yaklaşık iki aydır direnen taşeron işçilerinin mücadelesini, ne gerekçesiz bir şekilde işten atılan ve buna karşın direnişe geçen Kiğılı işçisi Didem Sorhun’un mücadelesini, ne de 200’ü aşkın gündür direnişte olan Hey Tekstil işçilerinin mücadelesini sonlandıramayacaktır. Kapitalistler düzenledikleri zirvelerle taşeron sömürüsünü normalleştirerek sürekli kılmak isteseler de direnen işçileri mücadelelerinden vazgeçiremeyeceklerdir.