Rantsal dönüşümü; bankası, inşaat sektörü, kan emici bürokratları, belediyesi, medyasıyla bütün kapitalist çevrelerin coşkuyla karşılamasının sebebi gecekondu mahallerinin paraya dönüştürülmesinden hepsine bir pay düşmesidir.
Rantsal dönüşüm başladı, mahallelere yıkım geliyor
5 Ekim’de yürürlüğe giren “Afet koruma yasası” ile beraber yıkımlar da fiilen başladı. Yıkımlar; devlet, inşaat şirketleri, belediyeler ve bazı ev sahipleri için iyi bir rant kapısı oldu. Televizyonlarda öğle saatleri hep emlak sektörü reklamları ile doldu. Yasa ile beraber adaletsizliğin ve haksızlığın hukuku oluşturuldu. Şimdi halkı büyük bir yıkım ve zulüm bekliyor. Devlet çıkardığı yasayla yıkımın hukuki dayanağını da sağlarken, kimi yerlerde evlerini yıktırmak istemeyenlere, kolluk kuvvetlerinin saldırması da yasallık kazanmış oldu. Tüm bu rezaletin gerçek sebebi ise kapitalizmin refahı ve daha çok para iken; deprem ve çarpık kentleşme, açık bir şekilde bu işin bahanesi.
Yıkımlar kapitalizm için ideolojik ve siyasi anlamlar taşıyor, şehir merkezleri “soylulaştırılıyor”
İstanbul’da rantsal dönüşümün başlayacağı mahalleler, büyük yıkım projesinin niyetini açıklamakta. Esenler, Güngören, Fatih, Bayrampaşa, Kağıthane, Okmeydanı, Derbent, Balat, Tarlabaşı, Fikirtepe… Bu liste uzayıp gidiyor. İstanbul’un her tarafı birer şantiyeye dönüşüyor. Bir yandan şehir merkezlerine yakın olan mahalleler yıkılırken, bir yandan da şehir dışında bulunan arazilere, yıkılan yerlerde oturan insanları taşımak için yeni “toplu konutlar” inşa ediliyor.
İstanbul, 1950’lerden beri yoğun göç alan bir şehir. Zamanla İstanbul’a gelen insanların şehrin dışına kurduğu gecekondu mahalleleri kentin bu bölgeleri zamanla genişleyen kent yaşamının içinde kaldı.
Rantsal dönüşümün amacı, şehrin ortasında kalan ve arazi değerleri çok artan bu yerlerde oturan insanları şehrin dışına yollamak. Şehir merkezlerini, halkın ilk geldiği zamanlarda olduğu gibi zenginlere teslim etmek, şehrin merkezini zenginler adına geri almak. Rantsal dönüşümün “soylulaştırma” amacını gerçekleştireceği yerler sadece eski “kenar mahalleler” değil. Şehir merkezindeki tarihi yapılar, sahil şeritleri, halkın kullanımına açık korular, piknik alanları yani şehirde güzel ne varsa özelleştirilecek, “soylulaştırılacak”. İstanbul’a uygulanmak istenen plan, Avrupa’daki birçok metropolde 1950’lerde uygulanan “banliyö” modelinden ibaret.
Bu basit modele göre, şehre göç eden insanların barınma ihtiyaçlarını, şehrin dışına devlet tarafından yapılan toplu konutlara taşıyarak karşılıyorsunuz. Böylece hem şehrin merkezinde görmek istemediğiniz yoksulları şehir merkezinden uzak tutmuş oluyorsunuz, hem de bu yoksulları barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere, şehrin en dışındaki daireleri parayla almaya zorluyorsunuz.
Şehir büyük bir rant alanı: Büyük Şehir: Büyük Rant
İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri barınma ihtiyacı iken, kapitalizmin insanların bu ihtiyaçlarından da para kazanmaya çalışması tesadüf değildir. Oysa, özellikle İstanbul’a göç eden halk bu ihtiyacını kendi pratikleriyle karşılamış ve hep birlikte; yolu, kanalizasyonu, elektrik hattıyla beraber gecekondu mahallerini kurmuştur. Ama artık kapitalizmin iyice hüküm sürdüğü, paranın egemen olduğu bu büyük şehirlerde, barınma ihtiyacı da tabii ki birilerine para kazandırmalı, “barınma” da satılmalıdır.
Evlerinin yıkılma durumunda insanlara yeni daireler yapıp satacak inşaat şirketleri; akıl almaz miktarda paraların dönmeye başladığı bu sektörün reklamını yapıp para kazanan medya; yaşadıkları evlerden çıkartıldıktan sonra insanlara yüksek faizlerle kredi sağlayacak bankalar; inşaat şirketlerinin ihalelerde para akıtacağı, her kağıt işinden para kaldıracak belediyeler, tabi ki böyle bir talanı başlattığı için mükafatlandırılacak bürokratlar… Hepsi de bu yıkımdan sağlanacak devasa ranttan nemalanacak. Tüm kapitalistler kazanırken tek kaybeden halk olacak, tüm para odaklarının ceplerini doldurdukları yerde cebi boşalan tabii ki yine halk olacak. Son günlerde yapılan zamların kentsel dönüşümün başladığı günlere denk gelmesi bir tesadüf değil.
Toplu konutlarda toplum kapitalizme uyarlanmak isteniyor
Yıkımlarla, milyonlarca insanın halihazırda yaşadığı evlerinden çıkması ve yeni yapılan site binalara taşınması planlanıyor. Bu durum kiraların daha da artmasına yol açacak ve evlerinin uzağa taşınmasıyla beraber şehir merkezine yakın yerlerde çalışmaya devam edecek olan emekçilerin sırtına büyük bir yük olacak. Kapitalistlerin yıkımla hesapladıkları başka bir para kapısı da banka kredileri. Kirada oturanların bir ev sahibi olmak için, ev sahibi olanların da daha iyi bir eve geçmek için başvuracakları yer bankalar olacak. Milyonlarca yıkım mağduru TOKİ’den bir daire almaya yönlendirilecek, banka kredisiyle milyonlarca lira borçlandırılacak. Bankaların borçların tahsilatında sıkıntı yaşamayacakları kesin. Borçlar ödenmediği takdirde bankalar daireleri ipotek edebilecekler.
Şimdi yaşadıkları kondularında, odunla kömürle ısınan, kapıcısı, temizliği gibi aidatlar ödemeden, kendilerince kısmen kapitalizmden uzak yaşayan insanlar, TOKİ daireleri de her ay düzenli doğalgaz tüketmeye başlayacak, bitmek bilmez bir borç yükü ve aidat gibi modern yaşama özgü giderler yaşamlarına girecek, ulaşım masrafları artacak. Yani gecekondu halkı taşındıkları dairelerde paraya daha çok ihtiyaç duyar hale getirilecek. Kapitalizm artık giremediği sokaklara, bankaya borcu olmayan ailelere, kaçak elektrik kullanan evlere, azıyla yaşayan insanlara tahammül etmeyecek.
Yıkımların asıl hedefi paylaşma ve dayanışma kültürü:
Rantsal dönüşümün, medyanın dillendirmediği fakat en az yukarda yazdığımız diğer amaçları kadar önemli başka bir amacı mahallelerde yaşamaya devam eden paylaşma ve dayanışma ilişkilerinin yok edilmek istenmesi. Kapitalizmle ilişkileri yoğunlaşan, paraya eskisinden daha çok gereksinim duyan insan giderek yalnızlaşır, kendine güveni azalır, içine kapanır. Yoksulluk, dayanışma ilişkilerinin karşısına zarar veren rekabet ortamını hazırlar. Apartmanlarda insanların çevresindeki insanlarla ilişkisi zayıflar. Apartmanlar, siteler yani insan teması, haneler arası temasın azaldığı her mekan, kapitalizmin insanları daha bencil, rekabetçi, umursamaz hale getirme hedefine uygun şartları sağlar. Küresel boyutta kapitalizm, insanlığı bütün yönleriyle iyi bir tüketiciye dönüştürmek istemektedir. Kapitalizmin Türkiye çapında 7 milyon binayı hedeflemesinin nedenleri arasında dayanışma ilişkilerine olan düşmanlığı, yıkımın ideolojik boyutunu teşkil ediyor.
Rantsal dönüşümü, bu yönleriyle ele aldığımızda hiç de medyanın propagandasını yaptığı gibi insanların hayatlarını düşünen bir proje olmadığını anlıyoruz. Rantsal dönüşümün yol açacağı sonuçlar, binaların yıkımından çok daha başka yıkımlara yol açacak. Bu gizli yıkımların, dönüşümün hedefine aldığı gerçek amaçlar olduğunu gözden kaçırmamamız lazım. Kapitalizmin hayatlarıyla oyunlar oynayıp, iradelerini hiçe saydığı tüm ezilenler yani bizler bu yıkımlara karşı direnmeli, devletin tüm gücüyle yıkmaya gittiği mahallelerde dayanışmayı yükseltmeliyiz.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 4. sayısında yayımlanmıştır.