Avrupa’da hükümetlerin uyguladıkları kemer sıkma politikalarına karşı yüz binlerce işçi genel grevde sokaklara dökülerek krizin faturasını ödemeyeceklerini söylediler. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun (ETUC) “Avrupa Eylem ve Dayanışma Günü” adıyla çağrısını yaptığı yirmi dört saatlik genel grevde yüz binlerce işçi sokaklara çıktı. Genel grev İspanya ve Portekiz’in dışında Belçika, Yunanistan, Hollanda, Kıbrıs gibi ülkelerde de yankı bulurken genel grevi “yaşamı durdurmaya” yönelik eylemlerle sürdürmek isteyen işçilere polis her yerde olduğu gibi saldırarak engellemeye çalıştı.
Sendikalar Bir Günlük Genel Grevle Ne Hedefliyor?
Avrupa genelinde doruk noktasına ulaşan krizin faturası tabi ki her zaman olduğu gibi, hükümetler tarafından halka ödettirilmeye çalışılıyor. Bu kriz politikalarını bu coğrafyada yaşayan bizler de bilmiyor değiliz. Ulaşım, sağlık vb. sektörler, özelleştirilmeyle başlayıp halkın ödeyemeyecekleri miktarda paralarla alınabilen hizmetler haline gelirken, diğer yandan da temel ihtiyaçlara yapılan akıl almaz zamlarla beraber özellikle Yunanistan, İspanya, İtalya gibi ülkelerde yaşayan halklar için, yaşamak bir ayrıcalık haline geliyor. Kemer sıkma politikaları gittikçe daha sıkı bir hal alırken, buna katlanamayan insanlar da sokaklara çıkıyor.
İktidarların politikalarına karşı sokaklara taşan protesto gösterileri halkın öz-örgütlenmesiyle tabandan ortaya çıkıyorken, sosyal barışı hedefleyen bürokratik sendikaların yapmak istediği genel mitingler ise halkın bu öfkesini sönümlendirmeye yönelik hamleler olarak görülmelidir. Çünkü sendikalar, iktidarların politikalarına karşı gerçekten halkın direnişini örgütlemek için bu eylemleri organize etmiyorlar. Kitlesel eylemlerle sadece kendilerinin iktidarlarla arabuluculuk konumlarını güçlendirmeye çalışıyorlar. İşçilerin öfkelerini kontrol altına almak istemeleri ve bakın biz işçileri sakinleştiriyoruz ama sizde bu baskıları biraz azaltın demek için iktidarla pazarlığa girişiyorlar.
Geçtiğimiz aylarda CNT’nin önce Katalonya’da başlattığı daha sonrasında İspanya’ya ardından da tüm İberya yarımadasına yayılan genel grevde, sendika bürokratları ve toplumsal barışı hedefleyen söylemler olmadan işçilerin doğrudan eylemleriyle gerçekleşmişti. Bütünlüklü bir mücadelenin ufak bir adımı genel grevle atılmıştı. Oysa ki aynı grevi destekleyen UGT ve CCOO gibi sendikalar kendi sosyal barış yanlısı söylemleri ve “bayrak salladım, yürüdüm, slogan attım, eve döndüm” eylem tarzlarıyla genel grevi baltalamaya çalışmışlardı.
14 Kasım’da ETUC’un çağrısıyla yapılan genel grevin sebeplerinden bir tanesi, tüm sendikaların öfkesini dillendirmek isteyen işçilerin aynı eylem tarzı ve sosyal barış söylevleriyle sokaklara dökülmesiydi. ETUC binlerce işçiyi kendi istediği arabuluculuk ortamında tutsa da 14 Kasım grevine katılan CNT, CGT gibi sendikalar ve öfkeli işçi grupları, yaşamı durdurmaya yönelik eylemleriyle genel grevin direnişe dönüşmesini sağlamaya çalıştılar. Avrupa’da 14 Kasım’da yapılan genel grevlerde kimi eylemler tamamen sendikaların istediği tarzda geçti. Meydana çık, slogan at, bayrak salla sonra evine git.
Doğrudan Eylem Sürekli Mücadele
Ama halkın sendikalara bağlı kalmadan örgütlü olduğu alanlarda işçiler yol kesme eylemleri yaparak iktidarın kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya geldiler. Fransa’da işten atılan itfaiye işçileri tramvay yoluna uzanarak ulaşımı engellediler. Bu eylem ulaşıma ve sürekli zamlara karşı işlerinden atılan itfaiye işçilerinin yürüttükleri mücadelenin sadece küçük bir kısmını oluşturmaktaydı.
Bir günlük genel grevler bir sonuç olarak görülmemelidir. Yürütülen mücadelenin sadece küçük bir noktası olarak görülmelidir. Yunanistan’da 2010 yılından beri 26 genel grev yapılması elbette bütünlüklü bir mücadelenin sonucu oluşmuştur. Sonuç olarak genel grevlerle işçiler yaşamı durdurma noktasına getiriyor hem de bütünlüklü mücadeleyle oluşturdukları kooperatiflerle yaşamlarını örgütlemeye devam ediyorlar.