Bir dil düşünün; bir değil, beş karış. Öyle bir dil ki; pabuç kadar.
Dillere destan olan bu dil, tabi ki Yiğit Bulut’un dili. Bir dil düşünün; “Ben eminim ki, birçok merkezde telekinezi, uzaktan etkileme ve daha birçok yöntemle Recep Tayyip Erdoğan’ın ölmesi için sürekli çalışma yapılıyor.” desin. Yaşadığımız dünyada olmasa da, beyninde yarattığı dünyada, maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapılabildiğinden, başbakancığı için endişelensin.
Son zamanların en popüler dillerinden olan, Başbakan’ın yeni Başdanışmanı Yiğit Bulut’un dili; stüdyo ışığı gördüğünden bu yana, bütün yalakalar gibi, rüzgar ne yana esse o yana çalışıyor.
Dilin sahibinin 1972 yılında Edirne’de doğmasıyla başlayan yaşamı; Galatasaray Lisesi, Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü’nün ardından, Sorbonne Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmasıyla sürdü. Ancak yıldızı, Aydın Doğan’ın bacanağı olan MHP’li Namık Kemal Zeybek’in kızı, Kanal D Spikeri Şule Zeybek’le evlenmesiyle 2003’te parlamaya başladı.
Yiğit Bulut, Doğan’lara damat olduktan sonra, medya yeteneği keşfedildi. Vatan Gazetesi’nde köşe yazısı yazmaya ve CNNTÜRK’te program yapmaya başladı. Ancak, TV programı yapmak ya da köşe yazısı yazmak kesmedi. Gözünü CNNTÜRK’ün zirvesine dikmişti. Referans Gazetesi, Hürriyet Gazetesi’nin başına geçmek de olabilirdi. Grup içi çatışmalar yükselişinin önünü kesse de, o günlerde grubun üstüne salınan vergi müfettişleri, grubu batıracak cezalar kesince, Yiğit Bulut’a gün doğdu. Gazetedeki yazarları, grubu batırmakla suçlayarak çatışmaları su yüzüne çıkardı.
Bu arada, AKP’nin en çok kalkındırdığı iş adamlarından Turgay Ciner, Habertürk TV’yi satın almıştı. Habertürk Gazetesi’ni çıkarmış, başına Fatih Altaylı’yı getirmişti. Altaylı, pişman olacağı bir hamle yaparak, Galatasaray Lisesi’nden “kardeşi” olan Yiğit Bulut’u transfer etti. Turgay Ciner de, rakibi Aydın Doğan’ın damadının transferine sevindi. Habertürk TV’nin yöneticilik koltuğu boşaldığındaysa, hayallerinin işine sahip oldu Yiğit Bulut. Hem gazetede her gün yazıyor, hem de ratingleri büyük kanallarla yarışmaya başlayan Habertürk TV’yi yönetiyordu.
Yıllarca çalıştığı Doğan Grubu’na saldırıları, Şule Zeybek’le arasını açarken, rakipleriyle arasındaki farkı da açtığı için sorun yaratmadı ve 2010 yılında boşandılar.
Ve yıllarca AKP iktidarını eleştiren Yiğit Bulut, bu süreçte AKP’nin kadrolu yandaşlarından daha yandaş hale geldi.
3 Ocak 2012 tarihinde Ciner Medya Grubu tarafından görevine son verildi. Star Medya Grubu ile anlaştı ve TV 24’ün genel yayın yönetmenliğine getirildi. Star Gazetesi’nde yazmaya başladı. 2009’da Habertürk TV’de başlattığı “Sansürsüz” adlı tartışma programını, önce STV, şu anda 24 TV’de sunmaktadır. Anlaşıldığı üzere, “Yıldızlı Pekiyi’lerle Dolu Kariyer Karnesi”ni, hep yalaka diliyle doldurmuştur.
Öyle bir dili vardır ki; yıllardır “Sansürsüz” adlı bir TV programı sunarken, Erdoğan’la görüşmesinde herkesin gözünün önünde, utanmadan, “Televizyonları denetleyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gibi bir Medya Üst Kurulu oluşturulsun ve bu kurul internet medyası ile gazeteleri denetlesin!” diyebilir.
Bir dil düşünün; 3 Mayıs 2007 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Babacan son günlerde halkı yanıltmak amacıyla ‘biz yoksak’ diyerek aba altından değnek göstermeye çalışsa bile; terk bir gerçek var; 2006 Mart başından itibaren bu Hükümet piyasaların önünde duran bir engeldi. Türk piyasaları, Hükümetin ‘Cumhurbaşkanı da benden olacak’ tezini dayatması ile dünya piyasalarındaki ‘harekete uyum sağlayamadı’ ve ‘dünya son 100 yılın en büyük genleşmesini’ yaşarken, Türkiye kaybetti…” derken, yaşadığı yalakalık değişiminin ardından, “AKP var olan statükoyu yıkıyor. Türkiye dünya devi oluyor.” desin.
Bir dil düşünün; 29 Mart 2009 tarihli Vatan Gazetesi’nde “Sevgili dostlar, bugün oy vereceksiniz! Yandaşlığa, partizanlığa, karanlığa, ‘bizdenliğe’, geri kalmışlığa, kadının adının yok edilişine oy vermeyin!” derken; bugün bu sıfatların vücut bulduğu başbakana danışmanlık yapsın. “Benim seçtiğim Başbakan, benim namusumdur.” diyerek kadının adının yok edilişini pekiştirsin.
Bir dil düşünün; öyle fantastik iddialar saçsın ki ortalığa, İngiliz The Guardian yazarı Fiachra Gibbons işini gücünü bıraksın, “Gezi eylemlerinin arkasında Lufthansa var, 3. havaalanı projesi nedeniyle Almanya’dan 100 milyon yolcunun Türkiye’ye yönlenmesinden korkuyorlar.” şeklindeki bomba iddiası sonucu Bulut’un kariyerinin “uçuşa geçtiğini” söylesin. Faiz lobisi kavramını ekonomi literatürüne sokarak ünlü teorisyenler(!) arasına katılsın, iç ve dış mihrakları dillere pelesenk etsin.
Bir dil düşünün; 16 Nisan 2007 tarihli Radikal Gazetesi’nde “3 Kasım seçimlerinde de anketler doğrulandı ve üç parti de baraj altında kaldı. Bu noktada duralım ve soralım; ekonomik bir çöküntü dönemi sonrasında, oy kullanmayanları da dikkate alırsak, %24 ile iktidar olan bir hükümet; beşinci senenin sonunda ‘Ben rejimin tüm unsurlarını belirleyeceğim!’ derse, insanların sokağa dökülmesini anlamak çok mu zor?” desin. Sonra 1 Temmuz 2013 tarihli Star Gazetesi’nde, Taksim’den başlayıp dört bir yana yayılan isyan hareketini “Darbe Denemesi”, Taksim Dayanışması’nı “Darbe Konseyi” olmakla yaftalasın. Yine aynı süreçte “Taksim’e polis girer, Taksim’dekinin kafasını da kırar.” demekten geri durmasın.
Bir dil düşünün; bir değil, beş karış. Öyle bir dil ki; pabuç kadar. Dili ensesinden çekilesicenin bu dili, tabi ki yalakanın dili, işlevi belli.
Mercan Doğan
[email protected]
Bu yazı meydan Gazetesi’nin 11. sayısında yayımlanmıştır.