Her yasa paketi ile birlikte medyada bir “demokratikleşiyoruz” havası estiriliyor. Son dönemde de “özel yetkili mahkemeler” (ÖYM) kaldırılacak diye bir rüzgar esiyor. Bir dakika duralım burada, Özel Yetkili Mahkemeler, 3. Yargı Paketiyle zaten kaldırılmamış mıydı? Ne oldu, hortladı mı kaldırılan mahkemeler? Hem nedir bu Özel Yetkili Mahkeme etrafında kopan fırtınalar?
Çok derine inmeyeceğiz, çok eskiye de gitmeyeceğiz. Esasen Özel Yetkili Mahkemeler söz konusu olduğunda Türkiye bakımından İstiklal Mahkemeleri, Sıkı Yönetim Mahkemeleri, Yassıada Mahkemeleri, Olağanüstü Hal Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden bahsetmek gereklidir. Ancak konuyu daha kısa bir yazıyla, daha sade biçimde anlatabilmek adına onlara değinmeyeceğiz. Sadece şu son 1 buçuk-2 sene içerisinde bu mahkemeler üzerinde yapılan değişikliklerle meseleyi irdeleyeceğiz. Birkaç yasa değişikliği ile kısa bir gezintiye çıkacağız ve öyle sanıyor ve umuyorum ki tüm bu soruların cevabı kafalarda netleşecek.
Gezintiden önce kısa bir not düşelim: Sayılan mahkemelerin hepsinin ortak özelliği bu mahkemelerde olağan hukuk yerine “düşman ceza hukuku” diye tabir edilen olağandışı bir hukukun ve yargılama usulünün yürütülmesidir. Bu doktrine göre iki tür hukuk uygulaması yapılır. Birincisi sıradan vatandaşlara uygulanan hukuktur. Diğeri ise muhaliflere uygulanan düşman ceza hukukudur ki bunlar misyon mahkemeleridir. Olay yargılaması yapılmaz, kişi yargılaması yapılır. Usul kuralları uygulanmaz, maddi gerçek araştırılmaz. Önemli olan istihbarat notları ve polis fezlekeleridir.
ÖYM’ler 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenmişti. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yasaya göre;
“Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci Maddeler hariç),
dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.”
Tartışmalar daha çok c bendinde yer alan suçlara ilişkin yargılamalara ilişkin olarak yürüdü. KCK davalarıyla binlerce Kürt siyasetçi cezaevlerine dolduruldu. Ergenekon, Balyoz gibi davalarla da ordu içerisindeki bazı kliklerin hükümete karşı darbe girişiminden bahisle yüzlerce asker ve sivil tutuklandı, yargılandı. Bu mahkemelerin talimatla çalıştığı herkes tarafından bilinen bir gerçekti. İktidar tarafından dillendirilmediği sürece görülmeyen gerçeklerden biri. Avukatların, daha mahkeme kararını açıklamadan -Samanyolu TV’den- kaç kişinin tutuklanacağını öğrenebildiğini belirtmekle yetinelim. Gülen Cemaati’nin hâkimlik-savcılık sınavları ve özellikle de mülakatlarında etkinliği ve AKP hükümetiyle ortaklık içerisinde olduğunu akılda tutarak.
Bağımsızlığı ve tarafsızlığı etrafında dönen tartışmalar sonucunda “3. Yargı Paketi” olarak bilinen 6352 sayılı yasanın 105. maddesi ile CMK’nın 250-251-252. maddeleri kaldırıldı. (Kanunun genel gerekçesinde “adil yargılama hakkının temini” amacına yönelik olarak bu değişikliklerin yapıldığı belirtilmişti.) Bir önceki cümleyi okuyan kişi böylece ÖYM’lerin kaldırılmış olduğunu düşünebilir, ancak öyle olmadı. Aynı yasanın 75. maddesi ile yeni ÖYM’ler kuruldu. (Hatırlayacaksınız “özgürlük mahkemeleri geliyor” diye öve öve bitirememişlerdi.) Madde bir yerden tanıdık gelecektir:
MADDE 75 – 3713 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi, soruşturma ve kovuşturma usulü
MADDE 10- Bu Kanun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayabilecek şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görülür. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.”
“Haydaa, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dediğinizi duyar gibiyim. Mantığı nedir ki bu hareketin? Bir cepten alıp bir cebe koymak bu… Evet, bir cepten alınmıştı ve hesaba göre başka birinin cebine konmuştu. Bu değişiklik yapılırken hükümet cephesinden de ÖYM’lerin tarafsızlığının ve bağımsızlığının kalmadığı çokça dillendirilmişti.
Devam edelim, aynı yasada enteresan bir ayrıntı vardı. Güçler dengesini ve mahkemelerin kime çalıştığını iyi gösteren bir ayrıntı. Geçici 2. Madde Fıkra 4: “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan 250. maddesinin birinci fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakmaya devam olunur.”
Türkçesi şu; eski ÖYM’ler adil yargılama yapmadığı için kaldırıyoruz. Yerlerine adil yargılama yapacak yeni ÖYM’ler kuruyoruz. Ama eski ÖYM’ler ellerindeki dosyalarda adil olmayan yargılamalara devam edebilirler. Biraz daha sadeleştirelim: Ey cemaat, tabağındakini de bitir, sonra sofradan kalk! Sıra bizde…
Sonrasını yazmaya gerek yok, biliyorsunuz zaten. MİT krizi, 17 Aralık, savcıların görevden alınması, TIR’lar, emniyet içindeki yer değiştirmeler vs… Ve yine bir “ÖYM’leri kaldırıyoruz” döneminden geçiyoruz. “Düşman ceza mahkemeleri” el değiştiriyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.