Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı :
2010 yılında yapılan referandumundan sonra Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru hakkı tanınmış oldu. Ancak bu hukuki yol, son aylardaki uzun tutukluluk meselesine dair mahkemenin vermiş olduğu kararlarla tekrar gündeme girdi. Peki, bize karşı açılmış veya bizim açmış olduğumuz davalarda konuyu nasıl bir hukuki yol izleyerek Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz? Bu kullan-at yazı da, bunu incelemeye çalışacağız.
Anayasanın 148/3 fıkrasına göre: “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
Bu madde çerçevesinde, AYM’ye “herkes” başvurabilir. Bu, yabancı uyruklu kişilerin de başvuru yapabileceği anlamına gelir. Ancak yabancılar T.C vatandaşlığı ile bağlantılı olan (mesela seçme seçilme konusu gibi) konularda başvuru yapamaz.
Başvuru konusu Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki haklara ilişkin olabilir. Örneğin yaşama hakkı, işkence ve eziyet yasağı, zorla çalıştırma yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği, hak arama hürriyeti, suç ve cezaların kanuniliği, özel hayata, aile hayatına, konut ve haberleşmeye saygı, düşünce, din ve vicdan hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, toplantı ve örgütlenme hürriyeti, serbest seçim hakkı, temel hak ve hürriyetlerin korunması, eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi, eşitlik ve etkili başvuru hakkı bu kapsamda sayılabilecek haklardandır. Başka bir konuda başvuru yapılırsa mahkeme konu bakımından yetkisiz olduğu için başvuruyu reddedecektir. Yukarda belirtilen haklara ilişkin ihlalin ise 148/3’e göre “Kamu Gücünden” kaynaklanması gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede Gezi sürecinde yaşam hakkımıza, eziyet ve işkence yasağına, hak arama hürriyetine açıkça kasteden devlete karşı açılan davalar (bir sürpriz olmazsa) reddedileceğinden, konuyu hiç üşenmeden binlerce ayrı dosya olarak AYM’ye taşımak gerekiyor. Bırakalım onlar zor durumda kalsın.
AYM inceleme alanı dışında olduğundan, mahkemenin verdiği kararın adil olup olmadığını, davadaki maddi ya da hukuki hataları, hukuk kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığını inceleyemez. Öbür taraftan bu hususlar temel hak ve özgürlüklerin ihlali ile doğrudan bağlantılı ise ve açıkça keyfilik varsa inceleme konusu yapılabilir.
Başvuru süresi ise 30 gündür. Normal hukuki prosedürde Yüksek Mahkemelerin (Yargıtay, Danıştay ile Askeri Yargıtay ile Danıştay) vermiş olduğu nihai kararlarla kanun yolları sona erer. Bu nihai karar sürenin başlangıcıdır. Bu noktada hatırlatmak gerekir ki, tüketilmesi gereken kanun yolları etkin değilse veya makul sürede yargılama yapılmıyorsa (uzun tutukluluk) kanun yolları tükenmeden de AYM’ye başvurabilirsiniz.
Başvurunun AYM’nin internet sitesinde yer alan formun doldurularak yapılması gerekiyor. Tüm delillerde bu formun eki olarak dosyaya konulmalı. Ayrıca şu anda 200 tl civarı bir harç da ödenmek zorunda. Başvuruyu direk AYM’ye yapabileceğiniz gibi bulunduğunuz yerdeki mahkemelere giderek de yapabilirsiniz. Oradaki görevliler teslim ettiğiniz dosyayı AYM’ye gönderecektir.
Bireysel başvuru hakkının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AIHM) başvuru yolunu kapatıp kapatmadığı konusuna gelince; AIHM’e başvuru hakkı Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmıştır. Devlet AIHM’e başvuruyu engelleyemez. Ancak bu noktada AYM’ye başvuru hakkının tanınmış olması devletin bir kurnazlığı olarak duruyor. Çünkü iç hukuk yolları tamamen tüketilmeden aihm’e gitmek mümkün değil. AYM’ye başvuru hakkı da artık bir iç hukuk yolu haline geldiğinden bu süreç tamamlanmadan AIHM’e gitmek artık olası değil. Türkiye ödemek zorunda kaldığı yüksek tazminatlar sebebiyle icat ettiği bu ara formülü de geçen iki yıllık “performansına” baktığımızda boşa düşürecek gibi duruyor.
Devletin kendi koyduğu kuralları insanlara öldüresiye dayatıp kendisinin hiçbir şekilde tanımaması şaşırtıcı değil. Mücadelemizin bir yönü de bu ikiyüzlülüğün açıkça teşhir edilmesidir.
Ali Rıza Ercan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.