Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Mülkiye Demir Kılınç; ikiz bebekleriyle hapse mahkum edilmiş bir anne. Bebekleriyle hapse girmeyi engellemenin yollarını arayıp duran bir anne. Şimdi Mülkiye’nin nezdinde, insanca yaşamaya ve bebeklerini yaşatmaya çalışan bir kadının sürdürdüğü mücadele üzerinden, adaletsizliğin içinde hukukun yargı yollarından, tüm tutsakların “infaz erteleme” çabalarından bahsedeceğiz.
6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile sözde infazla ilgili hatalı olduğunu söylediğimiz, sıkça tartışılan sorunların çözüleceği belirtildi. Bu kanunla; şüpheli veya sanığın derdini anlatacak derecede Türkçe bildiği halde, kendisini daha iyi ifade edebileceği bir başka dilde mahkemede savunma yapılabileceği belirtildi.
Kanunda, hapis cezasının infazının gebelik ve hastalık nedeniyle ertelenmesine dair süre ve şekiller düzenlenmiş, hükümlünün istemi ile infazın ertelenmesinin süre sınırı taksirle işlenen suçlar yönünden 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına, kesinleşen hükmün infazında 3 yıl olarak öngörülen yakalama emri, taksirle işlenen suçlar yönünden 5 yıl hapis cezasına çıkarılmaktadır.
Kanunda, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan evli hükümlülerin 3 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar eşleri ile cezaevi infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüşebilmesi düzenlenmiştir. Ancak bu suçluluğu kesinleşmemiş tutukluların böyle bir hakkı olmaması asıl dikkat çeken sorundur.
Kanunda, hükümlülük süresinin beşte birini iyi halle geçiren mahkumlara mazeret izni verilmesi halinde, izin süresinde gece konaklaması gerekli olduğunda iznin geçirileceği yer ve şartlarda iyileşmeye gidildiği görülmektedir. Tutuklunun bir yakınının ölümü veya ağır hastalık geçirmesi durumunda da, mazeret izni kapsamında izin süresinde gece konaklaması gerekli olduğunda iznin geçirileceği yer ve şartlarda iyileşmeye gidileceği ve böylece ev ortamında kalmasının sağlanacağı görülmektedir.
6411 sayılı Kanunun 13. maddesinde, bir buçuk yıla varan (18 aya kadar) hapis cezasına mahkum olanların cezaevlerinden erken koşullu salıverilmesinin veya cezaevine girmeden denetimli serbestlik altında hapis cezası dışarıda çektiriliyor. 31.12.2015 tarihine kadar 6 ay açık cezaevinde kalma şartı aranmaksızın, cezalarının koşullu salıverilme tarihine 1 yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talepleri halinde salıverilmeleri mümkün haldedir. Çocukların ise Ceza İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde öngörülen, çocuk eğitimevinde toplam cezanın beşte birini tamamlama şartı da 31.12.2015 tarihine kadar kaldırılarak, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talebi halinde erken koşullu salıverileceği belirtilmiştir.
Kanunun görüneni bu; biz gerçeklere yüzümüzü dönelim. Soruşturmadan, kovuşturmaya yargılamanın tüm aşamalarında hukuksuzuğun tüm unsurlarını barındıran uygulamalarla, dosyayı inceletmemek, avukatla görüştürmemek, gözaltı süresinin haksız uzatılması, olmadık koşullarda gözaltılar, hukuksuz telefon dinlemeleri, savunmasını ana diliyle yapmak istediği için duruşma salonundan atılan insanlar, planlanan operasyonlarla uydurma suçlularla mahkumiyet kararları, her gün ölüme yaklaşan, hastalıkları ağırlaşan tedavisi yapılmayan hasta tutuklular, gebe, çocuklu mahkum tacizleri, çocukların uğradığı tacizler, tecavüzler, koğuş ağalarının, meydancıların baskı ve şiddeti adaletsizliğin gerçek yüzü. Mülkiye Demir Kılınç; olmayan bir suçtan, haklılığını ispatlayamadan ikiz bebekleriyle birlikte 2 yıl 1 aya mahkum edildi. Çünkü; verilen ceza 2 yılın altında olsaydı, sattığı kitapların bedeli, cezaevine mahkum edilemeyecekti. O infazın ertelenmesini istedi; mahkeme Mülkiye’den kendisi için bir Adli Tıp raporu istedi. Oysaki Mülkiye’nin rapora ihtiyacı yok; beton zeminde, mamasız, havasız, babasız bir çocuğun büyüyebileceğini düşünen zihinlerin Adli Tıp raporuna ihtiyaçları var! Kendi infazı çoktan gerçekleşmiş hukuka değil, gerçek adalete ihtiyaç var!
Duygu Üyetürk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 18. sayısında yayımlanmıştır.