Yüksek bir özgüvene sahip olma, yüksek bir etkileme yeteneği, kendi inançlarının ahlaki yönden doğru olduğuna güçlü bir şekilde ikna etme, kitleleri peşinden sürükleme… Max Weber, otorite türlerini sınıflandırırken “meşruiyet” kavramından hareket eder. Meşruiyeti edinme biçimine göre sınıflandırdığı otorite türlerinden “karizmatik otorite”ye diğerlerinden daha önem verir. Yukarıda bahsedilen özellikler “karizmatik otorite”nin sahip olması gereken özelliklerdir Weber’e göre.
Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” Vizyon toplantısında, Weber’in kulakları bol bol çınladı. Özellikle yerel seçimler sonrasında Erdoğan’ın özgüven yüksekliğinden kimsenin şüphesi yok. Etkileme ve ikna etme? Devletin bütün ideolojik aygıtlarıyla “karizmatik” Erdoğan’a bunun için yardım ettiği ortada. Weber meğerse Erdoğan’dan bahsediyormuş!
Karizmatik liderin, karizmatik logosu olur. Aynı toplantıda seçimler süresince Erdoğan’ın kullanacağı seçim logosu da görücüye çıkmış oldu. Normal olarak tartışmaları da beraberinde getirdi. Önce bir malibunun logosuyla benzerliği tartışması patladı sosyal medyada. Sonra Obama’nın seçimlerde kullandığı logosuyla benzerliği konuşuldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, logoda aslında Arapça “Muhammed” yazıyor açıklamasıyla logo tartışmaları başka bir boyut kazandı.
Bu tartışmalara mahal vermemek için logo hakkındaki açıklama gelmekte gecikmedi. Logoda güneşin doğuşunun “Yeni Türkiye”nin büyümesi ve yükselmesini gösterdiği; tünelin sonundaki ışığa yönelen kıvrım ve virajların Tayyip Erdoğan’ın mücadelesini ve kararlılığını anlattığı; alttaki “Erdoğan” yazısının da hedefe götürecek olan lider anlamına geldiği, başka tartışmaların yersiz olduğu AKP cephesince vurgulandı. Erdoğan’ın sosyal psikologları yazının fontundan harf aralığına her şeyi düşünmüşlerdi; harf sıklığı ve fontun Türkiye’nin bütünlüğü, güç birliğini temsil ettiği söylendi. Logoda kullanılan renklerin bile anlamı vardı.
Erdoğan logosu, ABD başkanının seçimlerde kullandığı logoya benzer mi bilinmez ama siyasal kampanya yönetiminin “uzman kadrolarla” beraber Batı’yı yakaladığını söyleyebiliriz.
Mütevazı bir ampulle başlayan yolculuk, şimdi koca bir güneşe dönüştü! Aslında logonun özeti bu. Özellikle son bir buçuk senelik süreç içerisinde, AKP siyasetinin Erdoğan’la belirginleşmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu durumun, AKP’den arınmış bir şekilde kendini göstermesi… 17 Aralık’tan bu yana, Erdoğan’ın liderliği ile süreç kotarılmış, astığım astık-kestiğim kestik politikalarla “çatlak sesler” bastırılmıştı. Yasalar ve demokrasi, bu otoriter lideri pekiştirecek bir şekilde onarılmıştı. Şimdi Erdoğan’ın “Tek Adam”lık gururunu yaşama vakti.
Karizmatik liderin karizmatik logosunda birkaç eksiklik göze çarpmıyor değil. Güneşe giden virajlı yollar “duble yol” değil mesela. Ya da yakınlarından geçen bir derenin HES’li görüntüsü yok. Hiç değilse güneş yakınlarına bir “üçüncü köprü” ya da “miting alanı” yapılsaydı.
Sosyal psikologlar, Erdoğan yazısının font ve harf aralığını düşündükleri kadar, “altı AVM-üstü kültür merkezi olan bir kışla” sembolü koyabilirlerdi. “Ayakkabı kutuları” eklenip “tamam babacım” sloganlarından yararlanılabilirdi logoda! TOMA’lar, gaz kapsülleri, Erdoğan’ın biricik katil polisleri…
Karizmatik liderin karizmatik logosu olur. Weber’in Alman siyaseti üzerindeki etkisinin ne olduğunu anlamak için savaş sonrasına, otorite düşüncesinin anayasaya etkisine bakmak gerekir. Weber’in anayasada karizmatik liderin, muhalifleri susturmak ve diktatörlüğünü rahat rahat kurmak için yaptığı köklü değişiklikler bir süre sonra Hitler’in “karizmatik liderliği”ni doğurmuştur.
Weber’in bahsettiği, diktatörlüğün karizmatik hali olsa gerek!