Bir yandan Kobanê Direnişi’ne karşı yükseltilen milliyetçilik dalgasıyla askerlik yüceltilir, askerlik hizmeti kutsanırken, bir yandan da bedelli askerlik gündemiyle “ya paranı ya canını” dercesine devlet zorunlu askerlik angaryasını her fırsatta yeniden gündeme taşıyor. Vicdanları yaşamdan yana olanlar ise, ölmeyi ve öldürmeyi “öğreten” zorunlu askerliği reddetmeyi sürdürüyor.
“Savaşları üreten kapitalistler, kadınları tüketim ve üretim aracı olarak görmektedirler” diyen Gamze Kızıltaş, “Vicdani red kadın erkek gözetmeksizin sistem olgusunu, militarizmi reddediş biçimidir. Sadece elimize silah almayı değil, sadece kardeş kanı dökmeyi değil, sisteminizi tümden ret ediyoruz” sözleriyle vicdani reddini açıkladı. Rojhat Ali Erçel, Vicdani Ret Derneği’nin internet sitesine yolladığı bir metinle vicdani reddini açıklarken; Cihan Gülbudak ise “Döktüğü kan, uyguladığı asimilasyon ve dayattığı inancın beslediği cehaletle varolan bir devletin, birkaç yılda bir belli şartlar ve ücretler karşılığında satılığa çıkartmakta sakınca görmediği ve “Vatan Borcu” adı altında henüz doğmadan beni borçlandırıp şart koştuğu askerlik görevini tanımıyorum” diyerek vicdani reddini açıkladı.
Şu anda “firari” konumunda olan Cebrail Berk ise “… Ben doğmadan bana borç, farz haline getirdikleri askerlik görevi benim yaptığım yapacağım şeylerin dışında. Militarizm düşüncesiyle yürüyen bütün halk, kurum ve kuruluşları şiddetle kınıyorum. Militarizmde ordu ile halk arasında ucu bucağı olmayan sınırlar vardır. Militarizm düşüncesini bütün varlığımla reddediyorum” sözleriyle zorunlu askerlik hizmetini reddetti.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.