Tam 41 yıl önce, 17 Kasım 1973 günü, Yunanistan’da cunta yönetimine bağlı askerler, 14 Kasım gününden beri işgal altındaki Politeknik Üniversitesi’ne kanlı bir baskın yapmış, 34 devrimci öğrenciyi katletmişti. Askeri cunta yönetiminin bu katliamını hazırlayan süreç, aslında 1967 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen ve “Albaylar Cuntası” olarak bilinen darbe dönemine dayandırılabilir.
1973 yılında, CIA’in “Prometheus Planı” adı vererek açıkça planladığı ve desteklediği cunta ile iki albay ve bir generalden oluşan askeri konsey, Yunanistan’da yönetimi ele geçirdi. Darbe sonrası askeri yönetimin atadığı yeni hükümet, Kral Konstantinos’un önünde yemin ederken, ”her şeyden önce” anti-komünist ve partiler üstü olacağını belirtirken; yeni hükümet göreve başlar başlamaz komünistler başta olmak üzere muhalif kesime yönelik geniş çaplı tutuklamalar yapıldı, aynı şekilde muhalif basına yönelik ağır bir sansür uygulamaya kondu. Tutuklanmayan muhalifler ise, sürgüne gönderildi. Darbeci albaylardan Yorgo Papadopulos, 1 Haziran 1973’te monarşiye son verip, cumhuriyet ilan ettikten sonra, kendisini de cumhurbaşkanı olarak ”atadı”. Aslında cuntacı albayı böylesi bir “açılıma” zorlayan aynı yılın başlarında ortaya çıkan sokak muhalefeti ve direnişlerdi. Şubat 1973 yılında gerçekleşen Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi işgali, aynı yılın Kasım ayında gerçekleşecek Politeknik Direnişi’nin habercisi ve cuntaya karşı yükseltilen direniş barikatının bir göstergesiydi.
Kasım ayının 14’üne gelindiğinde, “illegal” faaliyet göstermekte olan Yunanistan Üniversiteli Öğrenciler Birliği(EEFE) çağrısıyla binlerce üniversite öğrencisi Atina Politeknik Üniversitesi’ni işgal etti ve Yunanistan çapında, darbe yönetimine karşı topyekun direniş çağrısı yapıldı. Direnişçiler, 24 saat boyunca, ele geçirdikleri üniversite radyosu aracılığıyla ve “Özgür Savaşçı” adıyla, cuntanın zulmünü teşhir eden yayınlar yaptı. Politeknik direnişçilerinin bu çağrısına halktan yanıt gecikmedi. 15 Kasım günü on binlerce kişi alanlara çıktı. 16 Kasım’da ise askeri yönetimin kalbi olan Genelkurmay binasına yürüyen 50 bini aşkın insana asker tarafından ateş açıldı ve insanların üzerine tanklar yürütüldü, 4 saat kadar süren sokak çatışmaları sonrası 23 kişi direniş barikatlarında katledildi. Fakat bu katliam Politeknik’te başlayan direnişi sönümlendirmek bir tarafa, yükseltti. Kasım’ın 16’sını 17’sine bağlayan gece yarısına gelindiğinde barikatların başında ve alanlarda 100 binden fazla kişi vardı. Tankların da içinde bulunduğu askeri birlikler ise Politeknik Üniversitesi’ne yönelerek, üniversite bahçesindeki ilk barikatın başında bulunan 16 direnişçiyi katletti. Tanklarla üniversite duvarlarının yıkılması sonucu binaların içinde bulunan 20 kişi daha Politeknik’te üçüncü gününe giren direnişin diğer barikatlarında yaşamını yitirdi. Tüm bu katliamlar yaşanırken ise, direnişçilerin ele geçirdiği radyoda, “Özgür Savaşçı”nın cunta karşıtı mücadele çağrısı yapan yayını, direnişin sonuna dek kesilmedi. Politeknik’te cuntaya karşı direnirken yaşamını yitiren “Özgür Savaşçı”lardan biri askerlerce vurulurken, mikrofonu bir diğeri aldı. Üç gün süren Politeknik Direnişi sonucu toplam 75 kişi Yunan devletinin cunta yönetimince katledildi. Cunta yönetimi ise bu büyük direniş sonucu gitgide zayıfladı ve 23 Temmuz 1973’te, yönetimi sivillerden oluşan geçici hükümete bıraktı.
Politeknik Direnişi ile albaylar cuntasının iktidardan düşmesi, Avrupa’da hayatta kalabilen son askeri diktatörlüklerinin de çözülüşü sürecini tetikleyerek bir anlamda domino etkisi yarattı. 1974’te Portekiz’de Salazar ve 1975’te İspanya’da Franco diktatörlükleri tarihe gömüldü.
1973 Kasım ayında yaşanan Politeknik Direnişi, Yunanistan’daki sokak muhalefetinin de ileriki yıllarda, mücadelesinde esin kaynağı oldu. Direnişten 35 yıl sonra 2008 Aralık ayında anarşist genç Alexis’in polis tarafından katledilmesi sonucu devlet terörüne karşı direnmek için alanlara çıkanlar Politeknik Üniversitesi’ni “Vitrinlere Değil, Gökyüzüne Bak” sloganıyla bir kez daha işgal ettiler ve yaklaşık bir ay sürecek isyan hareketini buradan başlattılar.
Mercan Doğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.