Trabzon’da hakemlik yapmaktayken eşcinsel olduğunun öğrenilmesi üzerine görevine son verilen hakem Halil İbrahim Dinçdağ’ın, Futbol Federasyonu’na karşı açtığı davanın 14. duruşması geçtiğimiz günlerde görüldü. Mahkemesi, Passolig tartışmaları arasında çok gündeme gelemese de, Dinçdağ, geçtiğimiz günlerde Almanya’da, homofobiye karşı anlamlı bir ödülün sahibi oldu. Alternatif liglerde hakemlik yapmayı sürdüren Halil İbrahim Dinçdağ’la, mahkeme süreci ve futboldaki ayrımcılık üzerine yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Merhaba, hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasının ardından TFF’ye karşı açtığın dava 2010 yılından bu yana sürüyor. Son duruşmada, yine, bilirkişi raporunun gelmediği söylendi ve bir sonraki duruşma 10 Mart 2015 tarihine ertelendi. Bu mahkeme sürecinden biraz söz eder misin?
Askerlik durum bilgisinde benim eşcinsel olduğumdan ötürü askerlik yapmadığımın ortaya çıkmasıyla beraber süreç başladı. Merkez Hakem Kurulu, bir yönetmelikte bulunan “Sağlık problemleri nedeniyle askerlikten muaf tutulanlar hakemlik yapamazlar” hükmü nedeniyle, maçlarda bana görev verilemeyeceğine dair bir karar verdi. Bunun üzerine TFF’ye yazdığım ve haklarımın iadesini talep eden dilekçem basına servis yapıldı. Sonrasında ben de Futbol Federasyonu’na karşı dava açtım.
Aslında bir önceki bilirkişi, beni haklı buldu. “Cinsel yönelim” nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağını belirten raporunda “günümüz spor endüstrisinde, profesyonel olarak spor yapan ‘eşcinsel’ sporcular ile hakemlere sıkça rastlanılmaktadır” denildi. Bu, TFF’nin homofobik olduğunun göstergesiydi. Ayrıca İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu da beni haklı buldu. TFF hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunlar benim ne kadar haklı bir mücadele verdiğimi gösteriyor.
Kazanılmış bitmiş bir dava aslında. Davayı uzatmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama nafile. Bu son duruşmada da bilirkişi rahatsızmış falan deyip uzattılar ama 10 yıl da sürse bu dava bırakılmayacak, sonuna kadar devam edeceğim.
Hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasında askerlikle ilgili kağıtlar rol oynadı. Eşcinsellik, askerlik kurumuna göre “çürüklük” sayılıyor, bu zaten belli. Ama sen federasyonun da böyle bir tepki vereceğini düşünüyor muydun?
Trabzon’da 14 yıl hakemlik yaptım ve benim özel hayatımı kimse bilmiyordu. Ayrıca 17 yıl radyo TV programcılığı yaptım. Bunları yaparken eşcinsel olduğum bilinmiyordu. Ve çok sevilen, beğenilen, işini başarı ile yapan biriydim. Askerlik yapmadığım için yaşanan sorun, hakemlik yaptırılmaması ve sonrasında eşcinsel olduğumun öğrenilmesi ile süreç başladı.
Askeriye eşcinselliği hastalık olarak görüyor. TFF de bunu hastalık olarak görüyor ki bana hakemlik yaptırmadı. Bu süreç 5 yıldır devam ediyor. Futbolda homofobi dünyanın her yerinde var.
Düşünsenize, futbolcuya “ne o kız gibi oynuyorsun” demek bile bir ayrımcılık. Çünkü futbol hep erkek uğraşı olarak düşünülür, öyle kabullenilir. Ve maalesef hep cinsel uzuvlar öne çıkarılır.
Burada da futbol federasyonu, benim durumumu basına servis etti. Habertürk gazetesinde Fatih Altaylı’nın köşe yazısında H.İ.D. kısaltmasıyla yer aldım ve bunun ben olduğum çok belliydi. Tabii ki benim isim olarak basın anlamında deşifre edilmemin sebebidir bu yazı. Bu anlamda, benim bilerek teşhir edildiğimi söyleyebiliriz.
Hakemliğin yanında yaptığın radyo programına da elveda demek durumunda kaldın. Ama şimdi Gazoz Ligi gibi alternatif liglerde seni hakem olarak görüyoruz. Buralarda sana ilgi nasıl?
Evet, 17 yıl yapmış olduğun radyo programcılığını da yapamıyorum. Şu anda İstanbul’da Efendi Lig ve Gazoz Ligi’nde maçlar yönetiyorum. Bu iki lig de, endüstriyel futbola karşı kurulmuş liglerdir. İlgi ve alaka çok iyi, çünkü oradakiler cinsel uzuvları ile değil beyinleri ile düşünüyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’daydın ve orada çok anlamlı bir de ödül aldın. Burada eşcinsel olduğun için yaşadığın sorunları düşündüğünde, yürütülen mücadeleleri nasıl değerlendiriyorsun?
Evet, Berlin’de homofobi ile mücadelede “Saygı Ödülü” aldım. Üstelik ödülü eşcinsel olduğunu yıllar önce deklare eden Berlin Eyalet Başbakanı Klaus Wowereit verdi. Bu ödül, bu mücadelenin taçlandırılmasıdır. Bana manevi olarak daha da güç verdi. Almanya’da bu davanın benimsenmesi ve aşırı ilginin olması çok önemli. Ama burada ilgi ve alaka maalesef yok denecek kadar az. Homofobi yalnızca futbolda değil, yalnızca askerlikte değil, hayatın her alanında olduğu için; evde, okulda, sokakta, işyerinde hatta mecliste bile homofobi olduğu için, buna karşı hep birlikte bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Bu anlamda mücadeleleri ortaklaştırmaktan başka şansımız da yok.
Ben bu davamın kazanımla sonuçlanacağını düşünüyorum. Elbette ligleri de özlüyorum. Ama sonrasında, artık eşcinsel olduğum biliniyorken onların tutumunun daha da farklı olacağı ortada.
İnsanların korkmaması gerekir. Çünkü neyden korkarsanız, o korkunuz bir gün gelir esir alır; kaçarsanız sizin peşinizi asla bırakmaz. Ama üzerine güçlü bir şekilde giderseniz ve neyin mücadelesini verdiğinizi bilirseniz, korkunuzu yenersiniz. Ve mücadele uzun da sürse sonunda insanlığın, onurun kazanacağından emin olursunuz.
Röportaj : Gürşat Özdamar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.