“Halkımız Sizi Çok SEVİYORUZ” – Özgür Erdoğan

BERKİN.26

Bu yazıda sevginin ne olduğuna dair ahkâm keseceğim! Anneleri yuhalatarak nefretin tohumunu ekenlerin kestiği sevgisizlik ahkâmına karşı… Tüm cesaretleriyle “halkımız sizi çok seviyoruz” diyenlerin ektiği sevgi tohumunun halkın bağrında bir avuç toprak bir damla su ve sımsıcak bir güneşle yeşereceğinin ahkâmını keseceğim!

Sevgisizliğin adeta sokak sokak her yanımızı kuşattığı, kentsel dönüşüm gibi evlerimizi birer birer yıktığı; Sevgininse market poşeti gibi kullanılıp atıldığı ve atılan sevginin her birimize sevgisizlik olarak döndüğü günümüzde, sevgiye, sevmeye ve sevilmeye yüklenen anlamlarla ilgili kaygılarım var. Devlet şiddetiyle parçalanmış, kapitalizmce tüketilmiş olan bu duygu; bu eylem ya da bu şeyi de iktidara kaptırmamak gibi bir kaygım var!

Devlet Sevgisizliktir, Sevgi Yaşam!

Devlet insanların kötülüğe atfettiği bütün anlamların cisimleşmiş halidir. Masal kitaplarında “saf kötü” diye anılan canavarlar vardır ya, işte o devlettir. Bu canavar “itaatle” beslenip, “sevgisizlik” kusar. Onun beyni sinsilik, kalbi ise “nefret” doludur, dili yalnızca “yalan” söyler. Kolları adeta birer kıskaç gibidir; sardı mı artık kımıldayamaz ve onun “kölesi” olursunuz. Ayakları yalnızca “ezmek” için vardır, olurda başınızı kaldırırsanız ayaklarıyla ezilirsiniz.

İçindeki devletse, çıkarından dolayı birine “bizden” diğerine “öteki” demendir. Mahallede ötekine duyduğun tiksintidir ve polisin karşısında duyduğun korkundur. Fabrikada memleketlini kollaman, müdürün karşısındaki ezikliğindir. Böyle böyle içine işlemiştir devletin sevgisizliği, dedim ya devlet tüm sevgisizliklerin kendisidir diye. Devlet evini yıkan vinçtir, üzerine düşen bomba, ensene sıkılan kurşun, içine tıkıldığın hapishane, tımarhane ve yetimhanedir! Devletin sevgisi sahtedir en çok söz ettiği sahte sevgisiyse vatan- devlet- sevgisidir. Bu öyle bir sevgidir ki kanla ve ölümle yazılmıştır. Hangi devlet var ki tarihi kanlı yazılmamış olsun. Devlet kendisi sevgisizlikken nasıl olur da sevgiden bahsedebilir. Küstahtır devlet, içindeki çirkinliklerde asla yaşatamayacağı sevgiyi hep öldürmüş hep katletmiştir. İkisinin yanyanalığı, hep birinin ölümüyle mümkündür. Ya devlet sevgiyi öldürüp ölümlerine ölüm katar, açlık olur yoksulluk olur zulüm olur; ya da sevgi devleti öldürüp devrim olur.

Kapitalizm Değersizliktir, Sevgi Değer!

Kapitalizm, devletin aksine, sevgi ile içli dışlıdır. Bu ilişkide kapitalizm, saf ve masum arkadaşını sürekli kullanan, ondan faydalanmak için fırsat kollayan, işine geldiğinde onu yücelten, işine geldiğinde onunla alay eden, karşısındakinin samimiyetini kullanarak sürekli kazanan sahte bir karakterdir. Kapitalizmin küstahlığı devletinki gibi değildir. O överken söver; yükseltirken düşürür; değer veriyormuş gibi davranırken değersizleştirir! Zaten her şeyi tüketmeye, sevgiyi tüketmekle başlamıştır. Artık her şey sevgiymiş gibi pazarlanabilir: evler, arabalar, tek taşlar, tur biletleri, tarzlar, trendler, tabletler, akıllı telefonlar… Bütün bunlar bir anda sahte sevginin cisimleşmiş hali oluverir. Hızlıca tüketilen bu nesneler, sonsuz bir şekilde yenileri ile değiştirilir. İnsanlar bir kıyafetten sıkıldığı gibi arkadaşlarından da sıkılabilir, dostluk ikame edilebilir hale gelir, Samsung’dan I-Phone’a geçer gibi arkadaş değiştirilir. Bütün ilişkiler tam da bir tüketim ilişkisinde olması gerektiği gibi, saç teliyle birbirine bağlanmıştır. Biri kopar, yenisi bağlanır! Televizyon programlarında genç yaşlı herkes “talibini” arar, durur. Bulduğunda da sorduğu ilk soru “maaşın ne kadar?” olur.

Bu Sevgi “iki” Kişiyi Aşar!

Sevgi anlam yitimine uğradıkça, sevgiye duyulan açlık artar. İçinde aşk geçen sevgi geçen kelimeler sohbetlerde daha fazla yer bulmaya başlar. Herkes büyük bir açlık ve susuzluk içinde “bu duygunun“ peşinden koşar. Yaşamın içerisindeki bütün sevgi nesnelerini öldüren devlet ile onların içini boşaltan kapitalizmden insanlara kalan ise sadece birer “sevgili”dir. Sevgi, yaşamın tamamından kopartılıp iki kişi arasındaki mesafenin arasına sıkıştırılmaya çalışılır. Bencillikler, kıskançlıklar, histeri krizleri birbirini kovalar. Ayrılınır, birleşilir, küsülür, barışılır ve sevgi sevgisizliğe dönüşünceye kadar tüketilir. Kimse aradığını bulamaz, bulduğunu sanan tatmin olmaz. Yaşamla bağları koparılmış sevgi, sevgi değildir. İki kişinin el ele vererek tamamen karşılıksız başlayan sevgisi çoğu zaman bu iki kişiyi aşarak karşılıklı çıkarlar karmaşasında bir “alış-verişe” dönüşür. Bu kaçınılmazdır.

Sevgi Bizimdir!

Bir ahkam kesmedim çünkü ahkamı Berkin vurulduğundan yaşamını yitirdiği güne, cenazesinden bugüne ve hatta yarına dek sürecek eylemler kesti. Günbegün başında bekleyen arkadaşları, gözündeki öfkeyi; dilindeki sevgiyle buluşturan ailesi kesti. Bir okulda bildiri dağıtan, pankart sallandıran, “Berkin’siz karne almayız” diyen liseliler kesti. Taksim Meydanı’nda “Berkin Burada” diyenler, dövülenler gözaltındakiler, tutuklananlar, mahallelerde polisle çatışanlar kesti. Ve bir de “Halkımız sizi çok seviyoruz” diyenler kesti.

 

Özgür Erdoğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.