2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir yanına.
Şüphesiz ki yalnızca yazınsal bir faaliyetten ibaret olmayan Meydan, ezilenlerin isyanının ve mücadelesinin var olduğu her alandan besleniyor ve bu mücadeleyi büyütmenin bir aracı olarak, okuyucularıyla direniş meydanlarında buluşuyor. Meydan, tüm ezilenlerle birlikte, her türlü tahakküm biçimine meydan okuyor.
Kışın yağmur yazın güneş demeden, sabahın erken saatinde işine gidenin, okuluna yürüyenin yoluna çıkar “patrona, ustabaşına, öğretmene, idarecilere” karşı direnenlerin gazetesi Meydan. Metrobüs durağından geçerken, otobüse binerken, üniversite koridorlarında yürürken, fabrikanın önünde patrona karşı direnirken yankılanır sesi: “Meydan direnenlerin gazetesi”. İktidarların dağıtımına bile tahammül edemediği ve her fırsatta saldırdığı Meydan, Taksim’den Kadıköy’e, Yalova’dan Amed’e, Antalya’dan Suruç’a kadar dört bir yanda dillendiriyor direnişin sesini.
Erkek olmayan toplumsal yaşamın kıyısına itilir; erkeklerin sevgisi her gün en az üç kadını katleder, LGBTİ bireyler ataerkinin dişlileri arasında öğütülürken Meydan, heteroseksizme ve cinsiyetçiliğe karşı direnenlerin meydanı oluyor. Kadınlar, “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” diye haykırırken; Meydan her Mart ayında sayfalarını bedenleri, kimlikleri, varoluşları yok sayılan kadınlara bırakıyor ve coğrafyanın dört bir yanında ataerkiye karşı Meydan okuyan kadınların sesi oluyor.
HES, RES, GES denilerek, ekolojik yıkımlar yaşam alanlarımızı talan ederken Meydan, Loç Vadisi’nde HES’lere, Bergama’da siyanüre, Gerze’de termiğe ve Akkuyu’da nükleere karşı yaşamı savunanların Meydan’ı oluyor, katil şirketlerin karşısına dikiliyor.
Çocukların eline verilen oyuncak silahlarla başlayan; milli marşlarla, nizami sıralarla, üniformalarla ve okullarla normalleştirilen; zorunlu askerlik hizmetiyle kendisini dayatan; kaza, şakalaşma, cinayet adı altında yaşanan “şüpheli ölümler”le yaşamlarımızı çalan militarizme inat Meydan, ölmeyi, öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi ve savaşmayı reddedenlerin meydanı oluyor.
Zengini daha zengin ederken, bizleri daha da hiçleştiren emek sömürüsüne; patronların kar hırsı uğruna fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda her gün yeni bir işçinin daha katledilmesine; Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da yüzlerce işçinin yaşamını yitirmesine karşı isyan edenler yaşamları için direnirken; Meydan da işte bu direniş meydanlarında, 1 Mayıs’larda yazılıyor, okunuyor.
Yeni bir dünya yaratmak için mücadele edenler zindanlara kapatılır, F tipleri, tecritler ve yasaklarla tutsakların benlikleri yok edilmek istenirken Meydan, “yalınayak” direnen özgür tutsakların kalemi, Metris’in, Kandıra’nın, Kırıklar’ın meydanı oluyor.
Halkın isyanı seçimlere kanalize edilip, öfkesi oy sandıklarına hapsedilmeye çalışılırken Meydan “Koltuk Sizin, Özgürlük Bizimdir” diye haykırıyor sokaklarda. Her yeni seçim döneminde parlamentarizme sıkıştırılan özgürlüğü, doğrudan demokrasi mücadelesinde, fabrika işgallerinde, özyönetim deneyimlerinde ve direniş çadırlarında yazıyor.
Bizleri çizdikleri sınırlara hapsedip birbirimize düşman eyleyenler dilimizi, kimliğimizi varoluşumuzu yasaklayıp, bizleri yok etmeye çalışsalar da Meydan, yerinden yurdundan ötelenenlerin, sürgün edilenlerin meydanı oluyor ve milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliğini haykırıyor. Sokaklarda taş atan çocuklar, Kobane’de direnen halklar kazanırken Meydan, direniş halaylarında yazılıyor, Newroz meydanlarında okunuyor.
Devletin bakanı polisini korur, cumhurbaşkanı “vur emri”ni verir, sokaklar TOMA’lar, akrepler, gözaltı otobüsleriyle işgal edilirken, devlet terörüne karşı direnenler yine meydanlarda buluşuyor. Meydan, polisin copuna, silahına, mermisine, “iç güvenlik” adı altında sürdürülmek istenen faşizme geçit vermeyenlerin; ekmek, adalet ve özgürlük için sokaklara çıkanların meydanı, Taksim Meydanı, Kızılay Meydanı, Şişli Meydanı oluyor.
Şimdilerde, iktidar hırsıyla yanıp kavrulanlar “Meydan” adında yeni bir gazete çıkartıp, meydanlara çıkmaya niyetlenseler de, bilsinler ki bizim “Meydan”larımızda ne patronlara, ne hırsızlara, ne katillere ne de iktidarlara yer var. Bugüne dek nasıl ki isyanımızı sokaklara taşıdık, üzüntümüzü öfke eyleyip, yeni bir yaşam umuduyla doldurduysak sokakları, yine aynı şekilde dolduracağız “Meydan”ları. Bizi yok sayanlara, katledenlere, kaybedenlere inat özgürlük olacağız Taksim’de, Beyazıt’ta, Kızılay’da, Gündoğdu’da ve her Meydan’da, yayılacağız dalga dalga.