Nevin, erkek baskısıyla susturulan; tehditle korkutulmak istenen; hapsedildiği küçük dünyasında “huzuru bozulmasın” diye susan kadınlardan yalnızca biriydi.
Ta ki canına tak edene kadar.
Nevin Yıldırım, Isparta Yalvaç’ta, kendisine silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider’i öldürmüş; yıllardır mahkum bırakıldığı suskunluğun hesabını sormuştu. “Eşini de, çocuklarını da öldürürüm”, “Adını çıkarırım” diyerek kendisini tehdit eden, silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider’in baskısına dayanamayan Nevin, 2012 yılının Ağustos’unda, yaşadıklarının hesabını sormuştu; tecavüzcüsünü önce öldürmüş, ardından kafasını kesmiş ve çuval içinde getirdiği başı “Arkamdan konuşmayın. Namusumla oynamayın. İşte namusumla oynayanın kellesi” diyerek köy meydanına atmıştı. Bizse onun adını televizyonlarda servis edilen “Kesikbaş cinayeti” ile gazetelerde yazılan “vahşet” ile duymuştuk.
Tabi ki hikayenin gerisinde kalanlar gizlenmiş, anlatılmamış ya da ısrarlıca yok sayılmıştı.
Kapatıldığı cezaevinde yaşadıklarını anlatan Nevin, tecavüzcüsünün bebeğini karnında taşırken yeniden duyduk onun adını. O, “doğurmak istemiyorum”, erkek devletin erkek yetkilileri ise “sen doğur, biz bakarız” demiş, Nevin’i tecavüz bebeğini doğurmaya mahkum etmişti.
Nevin’in işlediği cinayet sebebiyle yargılandığı dava yakın zamanda sonuçlandı ve o, “kasten adam öldürmek” suçundan müebbet hapse mahkum edildi. Kesinleşen cezanın ardından kadınlar sokaklara çıksa, “gerçek adalet” diye haykırsa da, erkek devletin erkek adaleti, Nevin için müebbet tutsaklık oldu.
Nevin, şimdi kapatıldığı cezaevinde, “yaptıklarının hesabını ödeyen” bir kadın olarak tutsak ediliyor. Ancak erkek devletin erkek adaletine güvenmeyen kadınlarsa, yaşamak için direnen Nevin’e dışarıdan bir ses oluyor.
Öldürmeseydi de olurdu diyenler, Nevin’i aynı caniliğe hapsetmek istese de; tecavüze uğradığı için aile meclisi tarafından katledilen Hasret Daşlı’yı, tecavüz bebeğini doğurduğu için katledilen Naile Erdaş’ı, namus saikiyle canından edilen Güldünya’yı hatırlamakta fayda var. Öldürmeseydi ne olurdu sorusununsa yalnızca birkaç yanıtı: Nevin, kocası, babası, abisi ya da kardeşi tarafından öldürülebilirdi; intihara mahkum edilebilirdi; aynı köyde yaşayan ve Nurettin Gider’in yaptıklarından haberdar olan başka erkeklerin de tecavüzüne uğrayabilirdi.
Ama olmadı; Nevin yaşam için direnmeyi seçti.
Bir mitolojik tanrı, bir roman kahramanı, bir destan karakteri olsa “intikam hikayesi” dillerden dillere dolaşacak olan Nevin Yıldırım, şimdi erkek adaletin mahkumiyetini çekmek zorunda bırakılsa da, erkek şiddetine direnişin bir örneğini yaşattı her birimize. Şiddete mahkum olmaktan, kaderine boyun eğmekten, sineye çekmekten başka bir ihtimal daha var…
Merve Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26.sayısında yayımlanmıştır.