Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Kamu idarecilerinin yaptıkları açıklamalarda sık sık “izinsiz gösteri” tarzı ifadeler kullanıldığı görülüyor. Gösteri ya da yürüyüş yapmak izne mi bağlı?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı demokratik sistemin etkili işlemesinde çok önemli bir yere sahiptir ve ifade özgürlüğü ile iç içedir. Bu sayede toplumdaki baskın görüşlere karşı çıkmak, topluma farklı fikirler sunmak, bireylerin görüş ve fikirlerini güçleri, zenginlikleri veya statülerine bakılmaksızın kamusal alanda dile getirmesini sağlamak ve azınlıkların menfaat ve görüşlerini savunmak imkanı bulunur.
Anayasa’ya göre, herkes, silahsız, saldırısız ve önceden izin almadan toplanabilir, gösteri yürüyüşü yapabilir, yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılabilir. Türkiye’de bu hakkın kullanımı, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre “Herkes önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı amaçlar için toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir4“. Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için izin almak gerekmez.
Güvenlik güçleri neden “İzniniz var mı?” diye sorar veya “izin olmadığı gerekçesiyle” toplananların dağılmasını ister?
Kanun uyarınca, toplantı ve yürüyüş önceden planlanmış bir etkinlikse 48 saat önceden toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa bildirimde bulunulur. Bu bildirimin amacı hem toplananların güvenliğini sağlamak hem de trafik ve çevre düzenini korumaktır. Ancak bazen ani gelişen olaylar karşısında bir toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek gerekebilir. Sıcağı sıcağına tepki göstermenin gerektiği bu gibi durumlarda bildirim yapılmasının beklenmesi gösteriyi anlamsızlaştırabilir. İşte polisin çoğu zaman “Bildirim yapılmadı” diyerek topluluğa dağılmasına dair ihtarda bulunmasına bu durumlarda rastlanır.
Oysa AİHM, aciliyet olmasa da önceden haber verilmemiş toplantı ve gösteri yürüyüşü barışçıl ise ve kamu düzenine çok ciddi bir şekilde tehdit etmiyorsa, otoritelerin belirli bir hoşgörü göstermesini istemektedir. Böyle bir durumda polisin kuvvet kullanarak topluluğu dağıtması, bu işlemi yapan ülke hakkında ihlal kararı verilmesine yol açmaktadır. Bir başka deyişle, toplantının bildirim koşulu yerine getirilmese de yetkililer toplantının yapılmasına izin vermelidir çünkü gösteri barışçılsa ve kamu düzenini bozmuyorsa bildirim olmaması toplantıyı yasadışı kılmaz. AİHM, Türkiye ile ilgili vermiş olduğu bir kararda bu konunun altını çizmiş ve toplantı öncesinde kanuni gereklilikler yerine getirilmese dahi, katılımcılar barışçıl davranmaya devam ettiği sürece toplantının barışçıl kabul edileceğini ifade etmiştir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğüne müdahale edilebilir mi?
Herhangi bir şiddet davranışı göstermeyen, barışçıl göstericilerin dağılması ancak onların toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkından daha ağır basan veya onunla yarışan başka hakları korumak için istenebilir. Dahası, böyle bir toplantıda şiddet olmadığı için polisin yapacağı müdahalenin de orantılı olması gerekir. Örneğin polisin sözlü veya sonrasında bedensel güç gibi yöntemlere kalabalığı dağıtması istenmelidir. Böyle bir durumda polisin gaz, basınçlı su ve cop gibi güç kullanması, kişileri gözaltına alması kural olarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) tarafından güvence altına alınmış hakların ihlal edilmesi anlamına gelir çünkü orantısızdır. Nitekim AİHM bu konuda Türkiye’yi mahkum eden kararlar vermiştir.
Göstericiler polis müdahalesi olmaksızın istedikleri kadar gösteri yapabilirler mi?
Toplantı ve gösteri yürüyüşü barışçılsa ve kamu düzenini bozmuyorsa engellenmemelidir. Protesto kampları veya kalıcı olmayan başka yapılardaki gösteriler toplantı özgürlüğü kapsamına girer ve bu faaliyetler birkaç gün boyunca devam edebilir.
Gösteri yürüyüşü gündelik hayatı ister istemez etkileyecektir. Toplantı ve gösteriler, geçici bir süre için günlük faaliyetleri aksatabilir veya durdurabilir. Birçok toplantı günlük faaliyetleri bir ölçüde sekteye uğratır. Sokaklar ve diğer kamusal alanlar her ne kadar araçlar ve yayalar için kamusal geçiş yolları da olsalar, aynı zamanda toplantılar için de meşru alanlardır. Polis, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanların eylemlerini sınırlamak yerine kamusal alan kullanıcılarının çatışan ihtiyaçlarını dengelemeyi hedeflemelidir.
Örneğin, bir gösteri veya yürüyüş nedeniyle trafik ister istemez normal halinde işlemeyecek, aksayacaktır. AİHM içtihadına göre bunlar bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün doğal sonucudur. Trafik akışının bozulması kamu düzeninin bozulduğu anlamına gelmez ve meşru bir toplantı yapma hakkını ortadan kaldırmaz. Trafikle ilgili gerekli düzenlemelerin kamu idarecileri tarafından yapılması gerekir.
Bu rehber İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Hukuki Yardım Ağı projesi kapsamında hazırlanmıştır.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.