1 Mayıs sabahı Baltimore eyalet savcısı Mosby, Freddie Gray’ın katledilmesiyle ilgili altı polisin suçlandığı iddianameyi açıkladı. İddianame ikinci dereceden cinayet ve kasıtsız adam öldürme içeriyordu. Mosby açıklamasında: “Baltimore halkı ve Amerika çapındaki eylemcilere: ‘Adalet yoksa, barış yok.’ çağrınıza kulak verdim. Ben bu genç adam için adaleti sağlamaya çalışırken sizin barış içinde, sakin olmanız gerekiyor” demişti. Fakat, binler Baltimore’de ve bütün şehirlerde yürürken, bu şeklen adalet, yeterli olmaktan çok uzak.
Son üç yıldan bu yana, siyahlara karşı devlet desteğiyle yürütülen şiddete karşı çıkan bir hareket gelişti. 2012’de Florida’da bir “Mahalle Nöbetçileri” üyesinin, on yedi yaşındaki Trayvon Martin’i katletmesi, ABD çapında protesto ve yürüyüşleri ateşledi. 2014 yazında kamuoyuna geniş ölçüde yansıyan iki polis cinayeti, Martin’in katledilmesine tepki veren bu hareketi tekrar canlandırdı. New York’ta Eric Garner’ın, Ferguson’da Michael Brown’un infazları, görgü tanıklarının kaydettiği görüntülerle kolektif belleğe dönüştü. Garner’ın son nefesinde söylediği “nefes alamıyorum” sözleri ve Brown’ın ellerinin havada duruşu, “Siyahların Yaşamları Önemlidir” (Black Lives Matter) hareketinin sloganları oldu. Fakat insanlar sahte adalete karşı haykırırken, polis katliamlarına devam etti; 39 yaşında, evsiz Charley “Africa” Saturmin Robinet’i oturduğu yerde, 50 yaşındaki Walter Scott’ı kovalayıp vurarak katletti.
Freddi Gray Cinayeti
12 Nisan Pazar günü, sabah saatlerinde, nüfusunun çoğunluğu siyah olduğu bir işçi mahallesinde, Sandtown-Winchester’da, Baltimore polisinin bisikletli memurları, 25 yaşındaki Freddie Gray’ı kovalamaya başladı. Kevin Moore’un çektiği ve kısa süre sonra dolaşıma giren video, Gray’ın polisler tarafından sürüklendiği sırada acı içinde çığlık atarken, bir polis minibüsüne konuluşunu gösteriyordu. Gray, kaldırıldığı yerel hastanede, aynı gün öğleden sonra komaya girdi ve dokuz gün sonra yaşamını yitirdi. Ölümünün ardından, Gray’ın gözaltındayken omuriliğinin kesildiği ve nefes borusunun parçalandığı ortaya çıktı.
Baltimore İsyanı
Gray hastanede komadayken, polisi protesto etmek için bir miting düzenlendi. Baltimorelu Siyahlar, bir kişinin daha polis tarafından katledilmesine olan öfkeyle yanıt verdiler. 27 Nisan’da Freddie Gray’ın cenazesinin ardından Batı Baltimore halkı, çok sayıda zırhlı polis tarafından yürütülen, silahlı bir işgalle karşılaştı. Okul çıkışında polisin tacizleriyle karşılaşan liseli siyah gençler, polislere taşlarla karşılık verdi ve polisleri geri püskürttü. Ertesi gün devletin bölgeye Ulusal Muhafızları göndermesi, her bakımdan çökmüş bir sistemin meşruluğunu yitirdiğini ifade eden bir harekette, daha fazla gerginlik yarattı.
Ulusal basın, devlet görevlilerinin çıkarlarını gözeterek, sadece isyana katılanlara “eşkıya” diyen ve şiddet karşıtı çağrılar yapan birkaç kişiyi aktardı. Medyanın kırılan camlara gösterdiği duyarlılığı ve tiksintiyi görenler, kırılan pencerelerin dini semboller olduğunu zannedebilirdi. Özel mülke yaşamdan daha fazla değer vererek, parçası olduğu kapitalist sistemi yansıtıyordu.
Siyahların Yaşamları Önemli mi?
ABD’de yıllar boyunca, açıkça beyaz üstünlüğü politikası oluşturulmuş ve işçi sınıfının bazı beyaz kesimleri tarafından bu politika benimsenmiştir. Sınıf dayanışmasının kırılması, siyah işçi sınıfını daha çok yoksulluğa itmiştir.
İnsanlar şimdi bu lanet olası darağacını yakmak için örgütlenirken, bir yandan Amerika diye bilinen bölgenin meşruluğunu kaybettiği düşüncesi büyüyor, diğer yandan sokaklarda dayanışmayı büyüten bizlerin arasındaki güven artıyor. Bizler, bu mücadeleler yoluyla, yeni bir toplum inşa edeceğiz ve beyaz üstünlüğünü sonsuza dek yok edeceğiz.
Romina Akemi
Los Angeles, ABD
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.