8, 13, 15, 16… Bu sayılar, sadece birer rakam değil; yıllar boyu sistematik olarak tecavüze uğrayan çocukların yaşları.
8, 20, 26, 29… Bu sayılar da yalnızca birer sayı değil; yukarıda yaşları yazılı olan çocuklara topluca tecavüz eden erkeklerin sayısı…
Yakın zamanda yine bir toplu tecavüz haberi yer aldı medyada. Herkes yine öfkeyle doldu; hadım ve idam cezaları yeniden tartışmaya açıldı.
15 yaşındaki S.A, yaşamını sürdürdüğü Elazığ’ın Karakoçan Köyü’nde, 8 yaşından itibaren sistematik olarak cinsel istismara maruz kaldı. 70 yaşındaki bir köylüden, S.A’nın öz abisine kadar, toplam 20 kişi, S.A’yı 8 yaşından itibaren erkek egemenliğinin en şiddetli yüzüne mahkum etti. Henüz ikinci sınıfa giderken erkek şiddetiyle tanıştı; ilk tacizcisi olan erkek, 6. sınıfa başladığında ilk tecavüzcüsü oldu. Ama bu ne ilk ne de sondu… Haber kulaktan kulağa yayıldı; haberi duyan herkesin tacizi, tecavüzü de ardı sıra geldi. Tecavüzcüler hep “uzaktan” değildi; öz abisi de onlardan biriydi, durumdan haberi olan annesi “tüm suç kızımdadır” dedi. Bütün bir köy yaşananları duydu, haber “skandal” diye verildi, devlet kendi yarattığı bu durum afişe olunca nihayet “el attı”.
Tıpkı N.Ç’de olduğu gibi…
Mardin’de yaşayan 13 yaşındaki N.Ç’nin 26 kişinin tecavüzüne uğradığı haberi, 2002 yılında ortaya çıkmıştı. Adını unutamayacağımız “Utanç Davası”, yine utanç dolu geçmişi ve kararıyla hafızalarımıza kazındı. Aralarında asker, muhtar, korucu ve devlet memurlarının da bulunduğu toplam 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nin davasında, önce N.Ç’nin yaşı büyültülerek “rızası var” denildi sonra da bu davada yargılanan 24 sanığa “iyi hal indirimi” uygulandı.
Tıpkı E.A’da olduğu gibi…
Bingöl’de yaşayan 16 yaşındaki E.A, iki yıl boyunca toplam sekiz uzman çavuşun tecavüzüne uğradı. Erkek adaletiyle yargılanan erkek tecavüzcülere de, iyi hal indirimi uygulandı.
Tıpkı Gölcük’te yaşarken 29 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki Ö.Y gibi…
Aslında ne yukarıda sayılan rakamların bir limiti var ne de sayılan isimlerin sınırı. Duyulanların, bilinenlerin ve erkek devletin adaletsizliğine mahkum edilenlerin bir kısmı yalnızca yukarıda anlatılanlar.
Şimdi, Elazığ’da yaşanan yeni bir toplu tecavüzün ardından, “beklenen adalet” tartışılırken; adaletin gelmesini beklemeyen ve direnen kadınları hatırlamakta fayda var:
Geçtiğimiz Şubat ayında Mete Yüksel’in ölü bulunmasıyla ilgili başlatılan soruşturmada gözaltına alınan H., kendisine tecavüz etmek isteyen Yüksel’i meşru müdafaa hakkını kullanarak öldürdüğünü söylese de; erkek devletin adaletiyle tutuklandı.
Konya’da, kendisini sürekli olarak taciz eden ve en son da kaçırmak isteyen komşusu Hacı Sezen’i, yaşayabilmek için öldürdüğünü söylese de 22 yaşındaki S., erkek adalet tacizciyi mağdur, kadını katil ilan etti.
Kocaeli’de 14 yaşındaki R., annesini döven babası İ.K.’yi 14 Nisan’da göğsünden bıçakladı. “Adalet”in yargıladığı, annesini korumak isteyen R. oldu.
Yaşadığı köyde kendisine tecavüz eden Nurettin Gider’i öldüren Nevin Yıldırım “cani”, tecavüzcü Nurettin Gider mağdur oldu. Erkek devletin adaleti Nevin’e müebbet hapis oldu.
Erkek devlet erkek tecavüzcüyü korur; erkek yargı erkek tecavüzcüyü aklar; erkek egemenliği erkek katili meşrulaştırır. Şimdi Elazığ’da erkek egemenliğine mahkum edilen bir kadın, yaşamını gasp edenlerden hesap sormak isterken; aynı adalet “Yargılayacağız, gereğini yapacağız” demenin planları içerisinde. Bundan önce sayısız tacizde, tecavüzde ve kadın katliamında olduğu gibi, kadınları adaletsizliğe mahkum edenler, şimdi de 15 yaşındaki E.A’nın yaşamını çalanları aklamanın hesabını yapıyor.
Yaşamları için direnen kadınlarsa ne hafızalardan siliniyor, ne de erkek egemenliğine karşı yürüttükleri mücadele devletin adaletsizliğine hapsedilebiliyor…
Nergis Şen
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.