José Saramago’nun, anarşist bir olay olarak tanımladığı; bir başkentte yapılan seçimlere katılmayarak ya da seçimlere katılıp seçimi protesto etmek için “boş” atılan oylar üzerine kurulu olan “Görmek” kitabı, tam da genel seçimlerin arifesindeyken akıllara gelen bir eser.
“Gördüğümüz” ya da “göreceğimiz” tüm seçimler düşünüldüğünde, parlamentarizmin iflas ettiği senaryoyu düşünmek açısından Görmek kitabı önem taşıyor. Bir düşünün; insanlar oy kullanmaya gidiyor ve “geçersiz oy” kullanmak yerine üzerinde amblem olmayan beyaz bir çembere damga basarak “beyaz oy” kullanıyor.
Anarşist Beyaz Oy Örgütü
Adı belirsiz bir ülkenin başkentinde seçimlerin yapıldığı gün bardaktan boşalırcasına yağan yağmur nedeniyle seçimlere çok az insan katılır. İktidar partisi de dahil en güçlü partiler, seçimlere katılımın az olmasının “demokrasiye vurulan bir darbe” olduğunu düşünürler. Seçim tekrarlanır; bu kez yağmur yoktur, insanlar sandığa giderler. Ama seçim, kimsenin ummadığı bir şekilde sonuçlanır. Atılan oyların %83’ü, pusulanın üzerindeki amblem olmayan, beyaz çembere basılmış, seçmenler “beyaz oy” kullanılmıştır.
Bu sonuç, hükümet yöneticilerinin hiç de hoşuna gitmez. Hükümet yöneticileri, “Beyaz Oy Skandalı”nı yaratanları bulmaya kararlıdır. Koca şehirde kimlerin “Beyaz Oy” attığını bulamayan iktidar, ani bir karar alır. Bir gecede, başkentteki bütün devlet kurumları başka bir şehre kaçar. Artık başkent, başka bir şehirdir.
Devletsiz kalan eski başkent adına herkes endişelidir. Çünkü devletsiz bir şehirde “kaos” olması bekleniyordur. Çöpleri toplayacak bir belediye bile olmadığından, bunun büyük bir sorun yaratacağı düşünülmekte ve toplumsal bir karmaşa olması beklenmektedir.
Hâlbuki işler hiç de böyle gelişmez. Eski başkent, devletsiz bir şekilde gayet iyi işliyordur. Herkes ihtiyaçlar doğrultusunda çalışır fazlasını talep etmez. İnsanlar kendi evinin önünü temizlediğinden, sokakları temizlemesi için belediyeye ihtiyaç hissedilmez. Ortada ne suç vardır ne suçluları yakalayacak polis, ne de onları yargılayacak yargı sistemi. Toplumsal işleyiş, sorunsuz bir şekilde sürüyordur.
Devlet olmadan, toplumsal işleyişin sorunsuz bir şekilde devam ediyor olması, iktidarların meşruluğunu yitirmesine neden olmuştur. Bu meşruluk yitimi, devlet yöneticilerini oldukça telaşlandırmıştır. Çünkü artık işlevsiz kılınmışlardır.
Yöneticiler, bu büyük tehdide karşı kesinlikle “Anarşist Beyaz Oy Örgütü”nü bulmaya çalışır. Bu örgütle ilgili araştırmalar ve soruşturmalar sürerken, 4 yıl önce bu şehirdeki herkesin “Beyaz Körlük” hastalığına yakalandığı ve bunun nedenini de bulamadıklarını hatırlayan yöneticiler, bu iki olayı birbiriyle ilişkilendirir. Kitap burada Saramago’nun ustaca yaptığı kurgusuyla “Körlük” romanına bağlanır.
“Beyaz Oy” olayından 4 sene önce herkesi kör eden “Beyaz Körlük” hastalığı, bu şehirde sadece bir kişiye bulaşmamıştır. Yöneticiler, “Anarşist Beyaz Oy Örgütü’nün” arkasında bu kadının olduğunu düşünerek, onu öldürmeye çalışır. Diğer yandan devletsiz bir şekilde işleyen şehri tekrar ele geçirmek için türlü çabaya girerler. Bunlardan en büyüğü, metroda patlatılan bombadır ve devlet, medya aracılığıyla manipülasyonunu sürdürür. Ancak bütün bu çabalar devletsiz işleyen bu düzenin bozulmasına neden olmaz. Hatta yöneticilerin bir kısmı kendi konumlarından istifa ederken, bir kısmı da birbirini ördürmeye girişir.
Non-Lucid Yöntemiyle Saramago’nun Görmek Kitabını Anlamak
Non-lucid yöntemi, felsefede kullanılan bir yöntemdir. Saramago’nun Görmek kitabını bu yöntemle anlamaya çalışmak, onun bakış açısını içinde bulunduğu siyasal kültürle beraber değerlendirebilmemizde yardımcı olacaktır.
Non-lucid yöntemi, bilinçli olarak yanlış anlamaya dayanır. Bu yanlış anlama, filozofların kendi felsefelerini oluşturmalarına yardımcı olmuştur. Felsefede yeni tarz ve anlamlı teorilerin çoğunluğu, yanlış anlamaya ya da hiç anlamamaya dayanır. Aristoteles’in, Hegel’in, Heidegger’in; Platon’u ve Kant’ı “anlamamaları” bu şekilde açıklanabilir.
Görmek romanının, belli noktalarda, “yanlış anlama yöntemiyle” değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Bu yöntem bizim, yazarın yaşamını uzun bir süre geçirdiği İberya coğrafyasındaki siyasal kültürü algılamamıza yardımcı olabilir.
Saramago, kitapta içişleri bakanına boş oy atanlara anarşist dedirttiriyor. “Demokrasiye vurulan bir darbe” diye nitelediği “Anarşist Beyaz Oy Örgütü”nü kurdurtuyor. Aslında bakanın ağzından Saramago’nun söylettiği şey İberya’da, Kolombiya’da seçimleri protesto etmekte sık kullanılan bir yöntem. Bu coğrafyaların siyasal kültürlerinde olan bir yöntem. Özellikle İspanya Krallığı’nın kolonyal baskısında kalan coğrafyalarda, halkın mevcut işleyişi eleştirme yöntemi olarak kullandıkları “Beyaz Oy”, Saramago’nun dünyasında anarşist bir eylem. Halkın “her şeye rağmen” Beyaz Oy kullanmaya gitmesi, devlet sisteminin işleyişinde hemfikir olunan bir durum olarak görülebilir. İşte, non-lucid yöntemine ihtiyaç olunan yer tam da burasıdır. Yani bu eylem anarşist bir eylemdir. Tabi ki bu nedenlendirmenin altı boş değildir. Saramago’nun, kendi kendisine yeterli olan devletsiz bir coğrafyanın tasvirini yapması, bu bilinçli olarak yanlış anlamayı temellendireceğimiz yerdir.
Saramago’nun hikayesini kurduğu coğrafya, kendi yaşamını da geçirdiği İberya’daki siyasal kültüre, yani doğrudan demokrasinin deneyimlendiği coğrafyaların kültürüne çok yakındır. Bu siyasal kültürün içerisinde “Beyaz Oy”lar da sayılmaktadır. Yani “Beyaz Oy”ların da temsil ettiği bir siyasal gerçeklik vardır. Saramago, devletsiz durumda yöneticilerin durumunu iyi anlatır. Mevcut siyasal kültürün içerisinde kendisine bir rol bulamayan yöneticiler korkarlar ve halka saldırırlar.
Bu iki durumun beraber değerlendirilmesi, kitabı bilinçli olarak yanlış anlama yöntemiyle ulaştığımız sonuçtur. Ya da öyle anlamak istiyoruz!
Mine Yılmazoğlu
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.