BİR GİDER BİN GELİRİZ

tayfunbenol

Kardeşini, dostunu, yoldaşını kaybedenlerin sayısı; yaşanan acının tarifi yok. Anlatılan hikâyelerin bir sonu da. Patlayan bombalarla yaşamını yitirenler coğrafyanın dört bir yanında toprağa düşmüş, yeni kavgalara filizlenmişken; kim bilir kaç evde aktı gözyaşlarımız yüreğimizin en derinine, kaç sokakta yankılandı yitirdiklerimizin isimleri…

Şimdi onların sesi sesimize, solukları soluğumuza karıştı. Toprağa düşen yalnızca bedenleri oldu, yürekleri hala burada, tam içimizde kaldı; öfkeleriyse mücadelemizin harında…

Herkes anlatmalı yitirdiklerini. Yitirdiğinin anısını bugünümüzde var etmek, mücadelesini mücadelemizde eylemek için anlatmalı. Onları katlederek bizleri korkutabileceklerini, özgürlük kavgasını durdurabileceklerini zannedenler yanıldıklarını görsünler diye; katledilen her birimizin mücadelesi dilden dile yayılsın, büyüsün, yeni yüreklerde yaşam bulsun diye, herkes anlatmalı.

Yüreği sevgiyle, inançla doludur her devrimcinin, biliriz. İnancı sokakta, sevgisi yaşamda, kavgasındadır; tıpkı Tayfun Abi’miz gibi. Nereden gelirse gelsin, adaletsizliğin türlü biçimlerine direnen; ne pahasına olursa olsun direnmekten vazgeçmeyen, bütün bir yaşamını inandığı özgürlük kavgasına adayan devrimciler hep olmuştur; tıpkı Tayfun Abi’miz gibi.

Kemal Tayfun Benol. Hafızalarımızdan silinmesine izin vermeyeceğimiz 2015 10 Ekim’inde yitirdiklerimizden yalnızca birisi. Bizimse, her daim en genç kalacak olanımız, belki en gülecimiz, mücadele dostumuz, yoldaşımız Tayfun Abi’miz.

Onu tanıyan herkesin hafızlarında silinemeyecek yerlerde mıhlanıp kalacaktır Tayfun Abi. Lise yıllarında harlanan ve ömrünün son anına kadar yüreğinde taşıdığı mücadele inancı, bizim inancımızda yaşayacak; gülen yüzü, aklımıza her gelişinde bizleri yeniden gülümsetecektir.

Her devrimcinin ardından anlatılacaklar çoktur elbet. Tayfun Abi’nin hikayesinin ise ne bir sonu, ne de hikayesine girecek olanların bir sınırı vardır. Ununu eleyip rafa kaldıran bir devrimci değildi, hiçbir zaman olmadı. “Biz yaptık, olmadı” diyerek yılgınlığı değil; “Biz yaptık siz de yapın, elbet olacak” diyerek inancı örgütledi ömrünün sonuna kadar. Onun örgütçülüğü, yüreğinin en derininde, yaşamının bütünündeydi. Henüz yeni taşındıkları sitede çalışan bir işçiyle hemen tanışıvermesinin karşısında oğlunun şaşkınlığına verdiği “ee oğlum örgütçüyüz biz” cevabı, aslında onun tüm yaşamının bir özeti gibiydi. Ondan değil miydi ki cenazesine binler akmıştı Tayfun Abi’nin, onunla olan anılarıyla beraber.

Herkesin hikayesi geçti Tayfun Abi’nin hayatından. Mısır Valisi dedesinden, Osmanlı subayı büyük amcasına, amcasının 1915’te katledilen bir aileden aldığı “Hala”sına kadar… Şimdi Tayfun Abi’nin hikayesi her birimizin hayatından geçiyor. Bir mağazada telefon aldığı satış elemanı kadının hayatından, alt katında oturan yaşlı amcanın hayatından, her hafta gittiği pazarcının hayatından, bizim hayatımızdan…

Meydan Gazetesi’nin ilk okurlarından, 26A Kafe’nin ilk gönüllülerinden, anarşist mücadelemizin yıllardan beri en büyük dayanışmacılarındandı. Hiç hesap yapmayıp elinde olan her şeyini paylaşan abimiz; gece yarıları hazırladığımız pankartların boyası bittiğinde, sokak sokak bizlere boya arayan dostumuzdu. 1 Mayıs’larda kah elinde kara bayrağıyla isyan koşusuna duran kah hazırladığımız sandviçleri sokakları dolduran binlerce emekçiyle paylaşan yoldaşımızdı.

Kimimiz O’nu gençlik yıllarının ateşli devrimci hikayelerinden, arabalarda yaptıkları gizli örgüt toplantılarından hatırlayacağız. Kimimiz, kendisi gibi bir devrimci olan oğlunu gözaltına almaya çalışan polislerin üzerine atlayışını, oğlunu, ömrü boyunca katil bildiği polislerin eline ne pahasına olursa olsun teslim etmeyişini, can hıraş direnişini hep hatırımızda tutacağız. O’nun devrimci kişiliğini, devrimci dayanışma ruhunu anlatacağımız nice anısı bizimle kalacak. Oğlunun bir yoldaşıyla birlikte yaptığı yazılama sebebiyle alındığı gözaltının ardından “aferin” diyerek kurduğu yemek sofralarında ettiğimiz güzel sohbetlerimiz gibi hatırımızda kalacak Tayfun Abimiz.

Devlet, baskısıyla-terörüyle yoldaşlarımızı gözaltına almış, bizleri yıldırmaya çalışırken; bizlere ardına kadar açtığı kapısından, uzun uzun sohbet ettiğimiz evinin salonundan; en zor zamanımızda “hadi” diyerek götürdüğü bir sahil kenarından hatırlayacağız Tayfun Abimizi.

Lise zamanından bu yana yoldaşlık ettiği dostunun çağırmasıyla giriştiği, inşaaat işçilerinin örgütlenme sürecinden hatırlayacağız. Aynı pankartı taşırlarken yaşamını yitirdiği inşaat işçileriyle birlikte yerin metrelerce altındaki şantiyelerde sürdürdükleri direnişlerinden hatırlayacağız. Zorlu Center AVM’de patronun gasp ettiği alacakları hesaplayıp, işçilere “Geri adım atmadan, tüm haklarımızı alacağız” diye haykırışından; Astoria Direnişi’nde, işçilerle birlikte direniş alanında sabahlayışından hatırlayacağız.

Yoldaşımızı, Tayfun Abi’mizi hep hatırlayacağız ve unutulmasına asla izin vermeyeceğiz.

Yüreğimizin en derinini kanatarak bizleri korkutmaya çalışsalar da, katlettikleri yoldaşlarımız gibi, hiçbir zaman korkmayacağız.

Çok sevdiğin herkesi birer birer götürdüğün Çamlıca’dan çok sevdiğin İstanbul’un yedi tepesini izlediğimizde; günün birinde tanışacağımız yeni bir yoldaşımızın gülümseyişinde; hiç bitmeyecek inancımız ve direncimizle sokakları doldurduğumuzda; yeni fidanlar ekip, yeni çiçekler büyüttüğümüzde; bir çocuğun bakışındaki heyecanla birlikte heyecanlandığımızda; her zaman seni hatırlayacağız Tayfun Abi.

“Şimdi dingin gövdende uğultuyla büyüyen sessizlik” bütün sokakları kaplayacak bir isyana büründüğünde, gövden gövdemize, inancın mücadelemize can olacak. Ve and olsun ki hesabını soracağız Tayfun Abi.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayınlanmıştır.