Yaşadığımız coğrafyada devlet, sokak muhalefetini bastırmak adına geçtiğimiz aylarda iç güvenlik paketi adı altında bir faşizm yasası çıkardı. Buna paralel olarak ise, hapishanelerde de benzer bir paket hazırlandı. Gazetemizin 26.Sayısında Yalınayak köşesinde [Cezaevlerine Faşizm Paketi] başlığıyla hapishanelere yönelik olarak hazırlanmakta olan bu paketi anlatan bir yazı yayınlamıştık. Yayınladığımız bu yazıda iç güvenlik adı altındaki faşizm yasasının benzeri olan, söz konusu paketin hapishanedeki uygulamalarından bahsetmiştik. Bu paketin hayata geçirilmesini ise cezaevlerindeki devrimci tutsaklara yönelik uygulamalar ve dayatmalarla görmeye başladık.
Devletin hapishanelerde devrimcilere yönelik işlettiği bu uygulamalardan biri de Çift Kelepçe İşkencesi. Çift kelepçe işkencesi İzmir’de bulunan Kırıklar 1 ve 2 No’lu Hapishaneleri ile Menemen T Tipi hapishanelerinde hayata geçiriliyor ve bu işkenceyi kabul etmeyen tutsakların tedavileri engelleniyor. Bu engellemelerin yanı sıra tutsaklara fiziksel ve psikolojik olarak da işkence edilerek hapishane idaresi tarafından disiplin cezaları veriliyor. Kırıklar F tipi Hapishanesi’nde tutsak bulunan Serkan Kocakaplan, gazetemize yolladığı mektupla çift kelepçe işkencesini anlattı:
“Kırıklar 1 ve 2 No’lu hapishanelerinde uzun zamandır uygulanan çift kelepçe işkencesini biz tutsaklar olarak kabul etmiyoruz ve karşı çıkıyoruz. Daha öncesinde böyle bir “uygulama” yoktu. Amacın “güvenlik” olduğunu söylüyorlar askerler. Nereden baksan ele tutulur bir yanı olmayan bu yöntem biz tutsakların tedavi olma hakkını gasp etmekte. Peki nedir bu çift kelepçe?
Daha öncesinde hastaneye gidişlerde tek kelepçeli olarak tedavi olmaya gidiliyordu. Şimdi ise cezaevinden hastaneye kadar yine tek kelepçeli gidiliyor. Ama hastanede tedavi olmak için yukarı katlara çıkarken kolumuza iki asker giriyor, önde silahlı bir asker ve rütbeli asker bulunuyor. Bu yetmezmiş gibi bir de fazladan bir kelepçe kolumuza giren askere kelepçeleniyoruz. Bunu kabul etmediğimizi söylediğimiz zaman ise hiçbir şekilde tedavi olmadan geri dönmek zorunda kalıyoruz. Aşağıda beklerken yukarı katlara çıkmak için ve bu uygulamayı insanların da duyup görmesi için çift kelepçeyi takmalarına rağmen yukarıda slogan atarak bu uygulamayı protesto ediyoruz. Doktora muayene esnasında bu uygulamayı kabul etmediğimizi ve kelepçeyi çıkarttırmasını söylüyoruz ama değişen bir şey olmuyor. Dosyaya da böyle geçilmesini söylüyoruz. ‘Kelepçe uygulamasından dolayı tedavi olmamıştır’ diye. Yoksa onlar kendi kafalarına göre yazıyorlar : ‘Gelmek istemedi, tedavi olmayı kabul etmedi!’ Peki sebep? Onu belirtmiyorlar. Biz de bunu önlemek için böyle yapıyoruz. Gerekli yerlere suç duyurularında bulundu, idare ile görüşme yapıldı ama askeri rütbeliler bu konuda geri adım atmıyor. Hapishane idaresi ‘Benim dışımda olan bir durum’ diyor. Sonuç olarak tutsakların tedavisi engelleniyor.
Tutsakların randevu alarak gittikleri tedavileri yapılamıyor. 3-4 ay sonrasına gün veriyorlar ama o gün geldiğinde bu kelepçe işkencesi olduğu için sonuç alamadan geri dönüyorlar tutsaklar. Bir dahaki randevuya kadar beklemek zorunda kalınıyor, tabi randevu alınabilirse!”
Serkan Kocakaplan’ın aktardığı çift kelepçe işkencesinin diğer hapishanelerde de örneklerini görmekteyiz. Faşizm paketinin bu uygulamasıyla hapishanelerdeki devrimci tutsaklar iradelerine sahip çıkarak bu dayatmayı kabul etmediklerinde ise tedavi hakları gasp edilerek sistematik bir şekilde işkence görüyorlar:
İzmir 1 ve 2 No’lu F Tipi Kırıklar Hapishanesiyle Menemen T Tipi Hapishanesinde 14 Eylül’de Sadık Çelik, aynı günlerde Çetin Güven, 17 Eylül’de Fikret Kara, 20 Ekim’de Erdal Bek çeşitli sağlık sorunları nedeniyle hastaneye sevk edildiler. Ancak bu tutsaklar hastaneye götürüldükten sonra kendilerine dayatılan çift kelepçe işkencesini kabul etmedikleri için askerler tarafından saldırıya uğradılar. Darp edilerek ring aracına götürüldüler ve buradan hapishaneye geri götürülene kadar yolda askerler tarafından işkence edildiler. Hapishane idaresinin tüm bu saldırıları karşısında devrimci irade koyan tutsaklar tedavi haklarının gasp edilmesinin yanı sıra hapishane idaresi tarafından da “mukavemet” suçlamasıyla bir de disiplin soruşturmasına uğruyorlar.
Yaşadığımız coğrafyada devletin adaletsizliklerinin ve baskısının arttığı çeşitli dönemlerde, hapishanelere kapattığı devrimci tutsakların iradesini teslim almaya çalışarak onların kazanımlarını gasp etmeye yönelik çeşitli uygulamalar hayata geçmiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası, devletin hapishanelerde dayattığı tek tip elbise uygulaması da bugünlerde tutsakların yaşadığı işkence türlerinin bir benzeriydi. O dönemde hapishanelerde tek tip elbise giymeyen tutsaklar duruşma günlerinde iç çamaşırlarıyla mahkemeye götürülüyor, ancak duruşma heyetine ve mahkemeye “saygısızlık” ettikleri gerekçesiyle duruşmaya giremeden hapishaneye geri götürüyorlardı. Tutsaklar ise devletin bu dayatmasına karşı örgütlü bir şekilde durarak tek tip elbise dayatmasını boşa çıkarttılar.
Devletin hapishanelere kapatarak etkisiz hale getirmeye çalıştığı devrimcilere yönelik saldırıları her dönem sürmektedir. Günümüzde de 12 Eylül döneminin tek tip elbise dayatmasının benzeri bir uygulama olarak tutsaklara çift kelepçe işkencesi yapılıyor. Ancak devlet baskısı ve terörü sürdükçe buna karşı direnenler daima kazanacaktır. Dayatılan tüm bu işkence uygulamalarına karşı tutsaklar örgütlü bir şekilde durup mücadele ederek devletin bu dayatmasını da boşa çıkartacaktır.
Abdülmelik Yalçın
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.