“O Bir Öğretmen” Sen de Bir Şovmensin – Vahap Güler

obiröğretmen

“ŞAKİLER TEMİZLENDİ: Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerinde çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.”

16 Temmuz 1930 tarihinde, dönemin iktidarı CHP’nin yayın organı diyebileceğimiz Cumhuriyet Gazetesi, Zilan Katliamı’nı böyle taşımıştı manşetine. Resmi rakamlara göre 15.000 kişinin can verdiği katliamı şakilerin (şaki: o dönemde “terörist” yerine kullanılan kelime) temizlenmesi olarak haber yapmıştı.

Yıl oldu 2016, aylardan Ocak. Ulusalcısından cemaatine, yandaşından yalakasına, gazetelerin çoğu her gün aynı manşeti atıyor: “TEMİZLİK OPERASYONU SÜRÜYOR!” Evet. Devletin “temizlik”, medyanın algı operasyonu hala sürüyor… Temizlik normalleştiriliyor. Katliamların sesi kısık.

Sessizliği bozanlardan biri, Diyarbakır’dan Ayşe öğretmen oluyor. Terörle mücadele adı altında gerçekleştirilen katliamlara bazen seyirci bazen manipülatör olan medya kuruluşlarından Kanal D’de Beyazıt Öztürk’ün sunduğu Beyaz Show’a katılarak, üç maymun oyununa karşı ses veriyor; “çocuklar ölmesin” diyor. Beyazıt Öztürk onu alkışlatıyor; “Oradaki insanlara selam olsun”la biten bir konuşma yapıyor. Akabinde Ayşe öğretmen “terör örgütü propagandası yapmak”la, Beyaz ve Kanal D ise “terör örgütü propagandasına müsaade etmek”le suçlanıyor. Ertesi gün Kanal D, her zaman devletin yanında olduklarını; Beyaz ise bir adım öteye giderek polis çocuğu olduğunu, bir anlık gafletle “vicdanına yenik düştüğünü” açıklıyor; özür diliyorlar.

Polis çocuğu olmak, vicdanlı olmamayı mı gerektirir? Çocuklar ölmesin demek, suç mudur? Aynı olay bir yıl önce “barış süreci” diye adlandırılan zamanlarda yaşansaydı, böyle mi olurdu? Bunlar ve benzeri soruları göz ardı ederek sadece “kaypaklık” demek, devlet baskısının son süreçteki yükselişini hiçe saymak, sığ kalmıyor mu biraz?

Devletin, medyayı daima “algı operasyonunda bir propaganda aracı” olarak kullanmak istediğini bilmeyen yoktur. Seçim zamanı “seçimlere katılarak iktidar partisine oy vermenin” gerekliliğini; kriz zamanlarında “alıp-verip-ekonomiye can vermenin” gerekliliğini göstermek için kullanır. Savaş zamanıysa, medyayı -o dönemdeki stratejisine göre- katliamlarını görünmez kılmak, fail değilmiş gibi davranmak ya da karşı tarafı kötüleyerek katliamlarını meşrulaştırmak için…

Sözün özü; “Şovmen Beyaz ve Ayşe öğretmen” medyanın hızlı değişen söylemine dair tek örnek değil. Daha birkaç yıl önce -sözde de olsa- barış derken, bugün savaş nutukları atan devletin kontrolündeki ana akım medyanın söylemi de, devlet paralelinde, oldukça hızlı dönüyor.

Vahap Güler

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.