Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Esra’nın gazetemize yolladığı ve yaşadığımız topraklardaki erkek terörüne karşı kadınları mücadeleye çağırdığı mektubunu siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Önce ben, sonra biz diyerek başladık mücadeleye. Bugün, yeni bir güne merhaba diyen, doğan güneşi görmeyi başaran bütün şanslı kadınları canı yürekten selamlarım.
Yeni bir güne merhaba diyen şanslı kadınlardan biri olarak, ufacık bir tecrit odasından, beton duvarların ve demir yığınlarının arasından yazıyorum şanslı olan, kendini şanslı hisseden kadınlara. İçimde buruk bir sevinçle sesleniyorum, sesimin ulaştığı her kadına. Sesime kulak verin, bir sorum var siz kadınlara.
Bugün, erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bu topraklarda, kendin için, kendi özgürlüğün için ne yaptın? Yazılı olanlar kadar yazılı olmayan kanunlara; örf, adet, namus adı altında kadını köleleştiren, esaret altına alan erkek egemenliğine karşı ne yaptın? Sen hala nefes aldığın için şanslısın. Peki, güneşi her defasında yeniden görebilmek için sadece şansa mı inanacaksın, yoksa şansını kendin mi yaratacaksın?
Eğer sen şansa inananlardansan, seninle benim aramdaki farkı bulabilir misin? Bulamazsın, çünkü sen yazılı olmayan kurallarla esaret altındasın; bense yazılı kanunlarla esaret altındayım. Tutsak, trans bir kadınım; dış dünyam 56 ekran bir çerçeveden ibaret. Sense, bugün de hayatta kalışını şansa bağlayıp seviniyorsan; bunu yapma. Çünkü “şans her zaman gülmez” bir insana. Kadınlar için zaman farkındalığını yaratma, özgürlüğünü ortaya koyma, özgür olduğunu ilan etme zamanıdır.
2016 yılının ilk ayında, sadece bir ayda, 37 kadın erkekler tarafından katledilmişken; her yerde erkek terörünü konuşuyoruz. Örf, adet, kıskançlık, namus adı altında 37 kız kardeşimiz ailesi, babası, eşi ya da sevgilisi tarafından katledilmişken, biz kadınlar artık susamayız.
Ben trans bir kadınım, bir erkek çocuğu olarak geldiğim şu dünyada, henüz 8 yaşımdayken tecavüze uğradım. Dünyaya gelirken bir erkektim, şimdiyse trans bir kadınım. Tüm bunların dışında, toplumun dışladığı bir bireyim. Ancak benim gibi ölüm korkusuyla yaşamak zorunda bırakılan LGBTİ bireylerin yaşadıklarıyla karşı karşıya kaldıkça; korkmamayı öğreniyorum. Buna inanıyorum.
Sen de inan.
Tecavüze uğrayan kardeşlerimizin ardından “saatin kaç olduğu”, “üzerinde ne olduğu”, “hangi yoldan yürüdüğü” tartışılırken; yapmamız gereken bir arada durmaktır. Kadınlar için zaman, dayanışma zamanıdır. Eğer bu satırları tecavüze uğrayan bir kadın arkadaş okuyorsa bilsin ki “yanındayız, yalnız değilsin”.
Ezilenlerin yanında duran, adaletsizliklerle mücadele eden, başkaldıran, anarşist bir trans kadın olarak biliyorum ki; bizler sabırla, nakış nakış, toplumun farkındalığını arttırabiliriz. Artık kapımızı açıp özgürlüğümüzü haykırmalıyız. Biz kadınlar ölüme mahkum değiliz, köle değiliz. Dört duvar arasından sesleniyorum ve kadınların özgür olduğu bir dünya diliyorum. Sen de inan, mücadeleye devam!
Esra Arıkan
Esra’nın mektup adresi:
Alıcı: Salih Arıkan (Esra)
Adres: Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi A Blok. Hücre 18. Menemen/İZMİR
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayınlanmıştır.