Yiyeceklerin içindekiler bölümü, “organik”, “saf”, “%100 doğal”, “katkı maddesiz” ibareleri, yediklerinizin en çok ilgilediğiniz kısmı mı?
Sürekli kalori hesaplamaları, yemek zamanları, porsiyon büyüklükleri, en büyük takıntınız mı?
Sağlıklı ve doğal beslenme konusunda çok mu hassassınız?
Muhtemelen fast food yiyecekleri tercih eden insanlardan “daha sağlıklı”sınız. Ancak bir hastalığın pençesine düşmüş de olabilirsiniz, hem de bir yeme bozukluğu!
Ortoreksiya Nevroza, basit tanımıyla, “sağlıklı” beslenme takıntısıdır. Bu hastalıktan muztarip bireyler yediklerinin sağlıklı, doğal, katıksız, saf ve işlenmemiş olmasına “özen gösterirler”. Hatta yiyeceklerin saflığını bozmamak adına çoğu sebze ve meyveyi çiğ tüketirler. Ancak ortoreksiyanın evrensel bir menüsü yoktur; her hasta kendi kriterlerini belirler. Takıntılı bir şekilde bu kriterlere uymayan yiyecekleri tüketmeyi reddederler; çoğu zaman porsiyonları küçülterek, açlığa varan kısıtlamalar koyarlar ve acil durumlara karşı, yani sağlıklı bir şeyler bulamama ihtimallerine karşı, yanlarında “acil durum yiyecekleri” taşırlar. Sonuç olarak “kriterlerine” uyan tek tük yiyecek kaldığı için yetersiz beslenme nedeniyle ölüme bile yol açabilecek sağlık problemleri yaşarlar. Anorkesiya ya da Bulmiya gibi yeme bozukluklarından farklı olan bu hastalığı, dışarıdan bakıldığında “sağlıklılık” illüzyonu oluşturduğu için, tespit etmek oldukça zor. Peki ya tedavisi? Kutu kutu depresanlar olmadığı kesin.
Kapitalizm, fast food kültürü ile obezite gibi sağlık problemleri yaratırken; moda gibi sektörlerle dayattığı güzellik standartı olan “zayıflık” algısıyla da anoreksiya, bulmiya ve ortoreksiya benzeri yeme bozukluklarına neden oluyor. 0 beden olmak için yapılan şok diyetler, zayıflama formülleri ya da estetik ameliyatlarının yanı sıra yükselmekte olan bir “sağlıklılık” endüstrisi de ortoreksi nevroza gibi hastalıklarla şimdilerle sıkça göze çarpıyor.
Devrim Varol
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.