“Bu hap bize çok büyük, çok güçlü hissettiriyor; sanki savaş alanına tepeden bakıyormuşuz gibi. Öyle ki sanki tanklar küçük kuşlar ve onları kılıcınla yok edebilirmişsin gibi…” – IŞİD’li Ali Daud, 23
Türkiye’de yakalanan bir IŞİD’linin üzerinde bulunan; Paris Katliamlarının sorumlularından olan Salah Abdelsalam’ın otel odasında karşımıza çıkan bu hapın adı, Captagon. Aslında bu hap yeni bir buluş değil, 1961 yılında dikkat bozukluğu ve hiperaktivite, narkolepsi, depresyon gibi birçok psikolojik “hastalığa” “çare” olarak üretilmiş. Üreten şirket Degussa AG, kısaca tanıtacak olursak, Nazilerin gaz odalarında yaptığı katliamlarda kullanılan Zyklon gazının da mucidi olan şirket. Piyasaya sürüldükten sonra 1980’lere gelindiğinde, hapın aşırı derecede bağımlılık yaptığının ortaya çıkmasıyla, Captagon tüm dünyada yasaklanıyor. Ama bu yasak, hapın, farklı yollarla piyasaya girmesine engel olamıyor.
Captagon’un bu topraklardaki varlığı da çok yeni değil aslında. 2000 yılında bir ilaç şirketi kamuflajıyla çalıştırılan imalathanede, Ortadoğu “pazarına” gönderilmek üzere üretilen 10 milyon Captagon ele geçirilmişti. Adı Susurluk Skandanlı’yla ve çeşitli uyuşturucu operasyonlarıyla gündeme gelmiş bir zat olan “Hacı” lakaplı Mehmet Ali Yaprak da, aralarında yine bakan oğullarının ve milletvekili yeğenlerinin de bulunduğu bir cenahın yanında, bu operasyonunun ardından yakalanmıştı. 2009 yılındaysa, 28 Şubat sonrasında cüppesini çıkararak iş adamlığına soyunan Ali Kalkancı’ya ait bir kimya fabrikasında da, 2 milyon hap ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz Kasım ayında da 11 milyon Captagon daha ele geçirildi. Parasının kimin cebine gittiği çok gündeme gelmeyen bu hapların piyasa değeri, 100 milyon lira. Haber kaynaklarına göre haplar Suriye’de üretilmiş, Türkiye üzerinden Arap Yarımadası’na sevk edilmeyi bekliyordu. Nisan’ın ilk haftasındaysa bu kez Mersin’de bir tırda 2 milyon hap yakalandı. Arap Yarımadası’na baktığımızda ise geçtiğimiz Ekim ayında, Beyrut havaalanındaki özel jetinde sakladığı 2 ton Captagon’la yakalanan Suudi prensiyle karşılaşıyoruz. Tüm bu örnekler, dünden bugüne bu coğrafyada, Captagon trafiğinin ne denli yoğun olduğunu gösteriyor bize.
Captagon’un Alameti Farikası
Karlı bir iş olduğu kesin, peki ne işe yarar bu hap? Hap ilk üretildiğinde, etken maddesi fenetylline idi. Şimdilerde ise Captagon, metamfetamin ve kokain bazlı olarak da üretiliyor. Benzer etkiler yaratan bu maddelerden biri olan metamfetamin, Nazi askerlerinin kullandıkları Pervitin ile aynı. Metamfetamin alındığında, kalp atışı hızlanır, solunum sıklaşır, vücuda giren oksijen miktarı artar ve yorgunluk hissi ortadan kalkar. Metamfetamin alan kişi, açlık ya da susuzluk hissetmez, acıya duyarsızlaşır. Toplama kamplarında yapılan deneylerle geliştirilen ilaçlardan biri olan Pervitin’i alan kişilerin, sırtlarında 20 kiloluk yükle, 100 km dinlenmeden yürüdüğü rapor edilmişti. Ordu kayıtlarına göre, 1939 ve 1945 arasında askerlere 200 milyon Pervitin dağıtılmış; savaşın sonunda hayatta kalan askerlerin yüz binlercesi, metamfetamin bağımlısı olmuştu. Sıradan askerleri “süper insanlar”a dönüştürmeyi amaçlayan bu maddenin bağımlılık dışında da yan etkileri vardı elbette.
Özellikle antipiskotik, antidepresan gibi psikyatrik uyuşturucuların yan etkileri üzerine araştırmalar yapan bir kurum olan Citizens Commission of Human Rights International raporlarına göre, amfetamin içeren bu türdeki tüm uyuşturucular; halisünasyon, mani, sinirlilik, saldırganlık, aşırı kızgınlık, psikoz gibi yan etkilere sahip. Raporlanan vakalardan biri, 1999 yılında, 10 gün süresince amfetamin bazlı bir psikyatri “ilacı” olan Adderall kullandıktan sonra, 5 haftalık kızını vurarak öldüren Ryan Ellis. Ellis, sonrasında şirkete dava açıyor; şirket yetkilileriyse bunun “nadir bir yan etki olabileceğini” söyleyerek savunma yapıyor. Fakat şirketin savunmasının tersine, bu tür ilaçların etkisi altındayken gerçekleştirilen pek çok saldırı ve şiddet olayı kayda geçiyor. Amerika’da kayda geçen, okulda silahla ateş açma ve benzeri saldırılardan 35 tanesinin, bu tür ilaçların etkisi altında gerçekleştirilmiş olduğu biliniyor. Geçtiğimiz yıl Germanwings yolcu uçağını kasıtlı olarak düşüren yardımcı pilotun da benzer yan etkilere sahip psikiyatri “ilaçları” kullandığı ve bunların etkisi altında olduğu ortaya çıkmıştı.
İzlendiğinde, soğukkanlılığı dehşete düşüren infaz videolarıyla, kafa kesmelerle, kendini patlatmadan önce sırıtan canlı bombalarla aklımıza kazınan bu çete bir ideoloji etrafında, bu coğrafyada yürütülen kanlı politikalar çerçevesinde palazlanmış olsa da; bu hapların IŞİD saflarına “kattıklarını” da es geçmemek lazım. Diğer yandan tanesi 5 ile 20 dolar arasında satılan bu haplar, yüzlerce milyon-dolarlık bir pazar yaratırken, Ortadoğu’nun karaborsa piyasası için de bir demirbaşa dönüşüyor.
Ürettikleri ilaçlarla bu çetelerin algılarını ve duygularını yönetenler, bir taraftan “süper savaşçılar” yaratırken; bir taraftan da bu ilaçları pazarlayarak, kazandıkları paralarla ceplerini dolduruyor. En nihayetinde bu paralar, yeni silahlara bütçe oluyor ve savaş, sonu olmayan bu döngüde tekrar tekrar üretiliyor.,
Özlem Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.