“Bir Yumruk da Hahamdan” – Zeynel Çuhadar

bir-yumrukda-hahamdan

Ne anlama geldiğini yakın zamanda sorgulamaya başladığım bir ifade, “dolu düşün boş konuş”. Bir Steven Berkoff oyunuymuş. Birkaç yerli yorumu mevcut oyunun. Oyun için iyi diyenler, kötü diyenler… Oyunun orijinal ismi Kvetch’miş. Kelimenin “mızmız” anlamına geldiğini öğrendiğimde, aklımda bir şeyler canlandı bu ifadeye ilişkin…

Evet, ideolojik aygıt olduğu çokça yazıldı medyanın, ancak içinde bulunduğumuz siyasi dönemde, bu işlevinden çok daha fazlasını yapıyor bir kısım medya. Boş konuşuyor, üstelik boş konuşmanın farkındalığı ile yapıyor bu eylemi. Bu topraklarda gündemin ne kadar suni olduğunu anlamak için çok dolu düşünmek gerekmiyor. Anlayıveriyorsunuz. Suni olmayan gündemlerde de aynı tablo. Enteresan bir hal almaya başladı mevcut medya.

Medyada aynı tarz bir refleksle verilen başka bir süreç, Muhammed Ali’nin ölümü üzerine Tayyip Erdoğan’ın yaşadıkları… Önce konuşma yapacak yapmayacak dilemması, hazır ABD’ye gitmişken Obama ile görüşüp görüşemeyeceği… Evet, konuşmadan geldi. İyi de oldu! “Haddini aşan, densiz haham” ile aynı ortamı paylaşmaması isabet oldu!

Muhammed Ali’nin cenaze töreninden sonra tüm dünya neredeyse Haham Michael Lerner’in konuşmasını farklı başlıklar üzerinde konuşurken, bizim “düşünceleri ayarlama enstitüsü”, hahamın “söyleyin TC liderlerine, Kürtleri öldürmeyi bıraksın” sözü üzerinden tüm cenaze törenini gereksizleştirdi.

Haham Lerner’in sözlerinin etkisi büyük oldu. Coğrafyada kendisini “bir takım medyadan” ayıranlar bile, bu etkili sözlerden nasiplerini almış olacak ki, Muhammed Ali’nin Müslümanlığının da, ABD’deki siyahların İslam anlayışının da “yanlış” olduğu tespitinde bulundu. Coğrafyada herkes uzmanlık alanının dışındaki işlerde çalışıyor! Kendisini seküler olarak adlandıran bu cenahların muhakkak diyanette İslam bilgini olarak bir makam istemeleri şart!

Peki şu haham ne demiş bu kadar rahatsız edecek? Demiş ki; ABD’deki Afro-Amerikan mücadeleyle dayanışma içerisinde olalım; burada ve bütün dünyada siyasetçiler ya da başkaları tarafından yayılan İslamofobiye karşı duralım; Filistinlilere baskı uygulayan İsrail hükümetine karşı olalım; nüfusun %1’lik bir kesiminin, %80’in ihtiyaçlarını karşılayacak refaha sahip olması doğru değildir, bunu adil paylaşalım; şiddet politikalarına dayalı siyaset yapanlar bunu bıraksın; ırkçı polisler tarafından yakalanıp ırkçı hakimler tarafından mahkum edilen Afro-Amerikalılar serbest bırakılsın, onlar yerine 2008 yılında ekonomik çöküşe yol açan şirketler ya da büyük bankaları işletenleri yakalayın; TC Kürtleri öldürmeyi bıraksın; İsrail Başbakanı Netanyahu’ya söyleyin İsrail için güvenlik, Batı Şeria’daki işgale son vermektir; ABD’nin yeni başkanına söyleyin ülkenin güvenliği, dünyanın geri kalanını baskılayacak politik stratejiler geliştirerek sağlanmaz…

Haham, boş konuşmamış. Başkanlık adaylarından Hillary Clinton’ı desteklediğini açıktan gösteren ve Clintonların seçim kampanyasına destek için hazırlanmış bölümleri saymazsak, önemli hususlara bile değinmiş. Vietnam Savaşı’na karşı çıktığı için Muhammed Ali’yle beraber yargılanan Lerner, “bugün Muhammed Ali olmak lazım” demiş ve konuşmasını “Barış hepimizin üstünde olsun!” diyerek bitirmiş.

Yani, kendisi de bir Yahudi olan Dolu Düşün, Boş Konuş’un yazarı Steven Berkoff gibi, İsrail’in Filistin’de yaptıklarını normalleştiren “Zimbabve’de de insanlar katlediliyor, neden onlara karşı değil de sadece İsrail’e karşı eylemler düzenleniyor?” diye boş konuşmamış.

Muhammed Ali ve Lerner… Her ikisi de inançları ya da dini kimlikleriyle biliniyor ve gündem ediliyor. Onların söyledikleri, bugün kimileri tarafından her ne kadar yalnızca “dini” kimlikleriyle gündeme getirilse de, bu ve benzeri kimlikler bazen esas olan vurgunun birer kisvesidir.

Muhammed Ali ve beraberindeki tartışmalar her ne kadar “boş düşünüp, boş konuşacaklara” malzeme verse de, Lerner’in cenazedeki konuşmasının kroşevari etkisi, düşünmeden konuşanlarda sersemletici bir hava yaratmışa benziyor.

Bu arada, düşünceleri ayarlama enstitüsü, işe başlamış bile, haham meğer Fetullah Gülen’in arkadaşıymış!

Zeynel Çuhadar 

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayınlanmıştır.