Geçtiğimiz günlerde, Reuters haber ajansı kaynaklı bir haber, farklı haber sitelerine eşzamanda düştü. Habere göre; Libya Kızılayı, Zuwara şehrinin kıyılarında 85 göçmenin cansız bedenini buldu. Haberin farklılık arz eden bir tarafı yok tabi! Buna benzer onlarca haber, her ay sayısız kanalda ve haber sitesinde veriliyor.
Bir detay, göçmenlere ilişkin kaygısızlık yaratan haberler havuzunda eriyip gitti. Bu 85 göçmenin ne zaman öldüğü bilinmiyor. Bu kayıp detay, göçmenlere ilişkin bildiklerimizin bilmediklerimizden az olduğunun ispatı. Peki bu 85 insanın durumuna benzer başka vakalar yaşanmış olabilir mi? 2016 yılında aynı rotayı kullanan 49 bin kişiden 2500’ü aynı şekilde yaşamını yitirdi.
Göçmenlere ilişkin verilerimizin büyük bir çoğunluğu, uluslararası göçmen organizasyonları tarafından sağlanıyor. Bu organizasyonların bir kısmı doğrudan AB’nin ilgili komisyonlarına bağlı. Mevcut refahlarını bozmamak için göçmenler karşısında adeta demir kapı kesilen AB kaynaklı verilere güvenmek… Çaresizlik mi?
Demir Kapı
Avrupa’nın göçmen politikalarındaki demir kapı stratejisi yeni değil. 1970’lerden bu yana Avrupa’nın siyasi gündeminin bir parçası hep göçmenler oldu. Sınırlarına dahil ettiği göçmenlerin Avrupa toplumuna entegrasyonu da, zaman zaman göçmenlere yönelik ırkçı politik uygulamalar da aynı tutumun bir parçasıydı.
1990’larla beraber, Avrupa’da özellikle sağ kanat partilerin göçmenlere yönelik söylemlerinde yapısal bir değişim meydana geldi. Ülkedeki mevcut “refah”ın sınırlandırılmasına yönelik bu söylemin doğrudan hedefi göçmenlerdi. Avrupa’daki refahın, doğrudan Avrupalılara ait olması, “göçmenlerin bu refahı sömürmesine izin verilmemesi” gerektiği gibi söylemler, her ne kadar popülist gibi görülse de aynı söylemle iş yapanlar şu an Avrupa’nın birçok yerinde iktidarda bulunuyor.
Şovenizm
Refah, Avrupalı toplumun değerlerini içselleştiren ulusal, kültürel, etnik ya da ırksal olarak aynı sınıflandırmanın içinde bulunanlar için olmalıydı. Çünkü, bu refahı oluşturan kaynaklar, sözde etnik olarak homojen nüfus tarafından yaratılıyordu. Bu söylem ve onun dayandığı siyasa, sosyal bilimlerde refah şovenizmi diye adlandırılan bir olguya dayanıyor. Bugün Avrupa’daki ırkçı eğilimleri de, AB’nin son süreçte (ve aslında sadece son süreçte olmayan) takındığı tavrı da bu olgu üzerinden değerlendirmek, meseleyi etraflıca görmek açısından önemli.
Refah şovenizmi, aslında kapitalist ekonominin bilindik “kıt kaynaklar” teorisinden hareket eder. Kıt kaynaklar için etnik bir rekabet söz konusudur. “Toplumsal refaha” sahip coğrafyalarda, buraya sonradan eklemlenenlerin ya da işsizler gibi bu refahı oluşturmanın bir paydası olmadığı iddia edilenlerin bundan yararlanmasının önüne geçilmek istenir. Dolayısıyla, göçmen sayısının fazla olduğu tüm coğrafyalarda, her zaman, ekonomik ya da toplumsal kötüye gidişin esas sorumlusunun göçmenler olduğu iddia edilir.
AB’nin yakın süre içerisinde uygulamaya koyacağı yeni geri alım anlaşmaları da, söz konusu refahı muhafaza etme kaygısıyla oluşturulmuş startejilerdir. Strateji, aslında “refahı koruma” ardında; savaştan, açlıktan ya da ölümden “kaçarak”, Avrupa sınırına gelen göçmenlerden “korunma” amacını taşır. Avrupa’nın kendisinin yarattığını iddia ettiği refahın “gerçekten nasıl oluştuğu” sorgulanmadıkça; Avrupalı olmayanlara düşecek olan şey ise Avrupai senaryolarının çaresizliğine sıkışmak olacaktır…
AB Yeni Geri Gönderme Projelerine Hazırlanıyor
Yakın zamanda birçok siyasi tartışmayı da beraberinde getiren Geri Kabul Anlaşması, AB Göçmen Komisyonu tarafından geniş bir hale getiriliyor. Göçmen sayısını azaltmak için Afrika ve Ortadoğu’daki devletlerle yapılması planlanan bir dizi anlaşmaya hazırlanan AB, “ekonomik teşvik” yoluyla anlaşmaya varılan devletleri göçmenleri geri almaya ikna edecek. Anlaşma dahilinde, işbirliğine gitmekten imtina eden devletlere ilişkin bir dizi yaptırım da öngörülenler arasında.
Proje kapsamında ismi geçen devletler arasında ilk aşamada, Tunus, Nijer, Etiyopya, Mali, Senegal, Nijerya, Libya, Ürdün ve Lübnan yer alıyor.
Merve Arkun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.