Referandum da Plebisit de temsili demokrasinin yani bireyin iradesini teslim ettiği demokrasilerin birer türevidir. Doğrudan demokrasinin çeyreği yarımı olmaz!
Bir coğrafya düşünün ki, burada neredeyse her gün bombalar patlıyor; milletvekilleri ve belediye başkanları tutuklanıyor; muhalif dernekler, basın yayın kuruluşları kapatılıyor; polis terörü yaşanıyor; siyasi cinayetler işleniyor; onlarca insan, devletin politikalarıyla yaşamını yitiriyor; KHK’larla binlerce kişi işinden ediliyor; yani kelimenin gerçek anlamıyla OHAL yaşanıyor. Tüm bunlar olurken, aynı coğrafyaya egemen olan devlette sistem değişikliği konuşuluyor.
İktidarın ve MHP’nin ortaklaşarak hızlıca meclise taşıdığı anayasa değişikliği maddeleri komisyonda tartışılmaya
başlandı. Komisyonda görüşülen, gündemin yoğunluğu sebebiyle arz ettiği önem kadar gündemde yer edemeyen değişiklik maddelerinin Meclis Genel Kurulu’na taşınmasının ardından, AKP ve MHP’nin oylarıyla “referandum” bekleniyor.
Anayasa değişikliği maddelerinin meclis komisyonuna taşınmasından önce referanduma gideceği günün tartışılması, amacın maddelerin tartışılması ya da maddelerde ortaklaşılmasından çok referandumla yasallaştırılması olduğu anlaşılıyor. İktidar yürüttüğü savaş ve OHAL politikalarıyla birlikte seçimlerde kazanacağına emin bir şekilde, sistemi referandumla, “halkın oyuna sunarak”, değiştirmeyi hedefliyor.
Sistem değişikliğinin bir kişinin statüsünün belirlenip otoritesinin arttırılması üzerinden gelişmesi ve halkın üzerindeki baskıların yoğunlaştığı süreçte gerçekleşecek olması; oylamanın referandum mu yoksa plebisit mi olduğu sorusunun sorulmasına neden oluyor.
Referandum Nedir? Plebisit Nedir?
Her ikisinin de birbirine karıştırılıp eş anlamlı olarak “halk oylaması” şeklinde tanımlandığı referandum ve plebisit kavramları, aslında farklı anlamlar ve kullanımlar ifade etmektedir.
“Refere” kelime kökenine sahip, geri getirme anlamında kullanılan referandum kavramı; bir yasama işlemi hakkında, yasama organı (ya da yasama organlarından biri) tarafından hazırlanan hukuksal bir metnin halkoyuna sunulmasıdır. Plebisit ise Eski Roma’da, ayrıcalıklı “patricii”ler dışında kalan kalabalık halk sınıfına verilen isim olan “plebs” isminden türemiştir. Plebisit bir kişi hakkında veya önemli bir siyasi meselede halkın oyuna başvurma, bir hükümdar veya bir hükümet seçme, bağımsızlık veya başka bir devlet tarafından ilhak edilme yönünde bir tercihte
bulunma amacıyla halkın oyunun sorulması anlamına gelmektedir.
Ayrıca, tarihteki uygulamalarıyla birlikte düşünüldüğünde, plebisitin, seçim öncesinde zaten yönlendirilmiş ve bir seçeneğe kanalize edilmiş olan halkın oyuyla istenilen sonucu meşrulaştırma amaçlı olduğu görülecektir.
Plebisit, ilk defa Fransız İhtilali’nde, Fransız Cumhuriyeti tarafından; sonraki zamanlarda I. Napoleon tarafından gerçekleştirilen toprak ilhaklarına meşruiyet kazandırmak amacıyla kullanılmıştır. Ayrıca plebisit uygulamalarının bilinen örneklerinden biri, yine Fransa’da, 1852’de III. Napoleon’a imparatorluk unvanının verildiği plebisittir.
Plebisitlerin hangi amaçlarla uygulandığını ve neleri meşrulaştırdığını görmemiz açısından en çarpıcı örneği Nazi Almanyası’nda bulabiliriz. Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg’un 2 Ağustos 1934’te ölmesi üzerine şansölye (başbakan) Hitler, Cumhurbaşkanlığı makamını da kendi bünyesine dahil etmek istemişti. Bunun için de 19 Ağustos 1934 tarihinde bir referandum düzenlenmişti. İktidarda olduğu süre boyunca baskı ve korkutma politikalarını ve popülist söylemleri çokça kullanan Hitler, “halk oylaması” sonucunda %89.93 “evet” oyu alarak
Führer ve İmparatorluk Şansölyesi unvanıyla devlet başkanı olmuştu.
Tarih boyunca pek çok diktatör tarafından da plebisitler, politikaları veya alınması gerekli herhangi bir kararı meşrulaştırma amaçlı olarak kullanılmışlardır.
Referandum mu? Plebisit mi?
Coğrafyamızda yapılmasına kesin gözüyle bakılan “halk oylaması” da, anayasa değişikliği çerçevesinde referandum
olarak nitelendirilmektedir. Fakat bir kişinin çevresinde gelişen siyasi bir oylama olması, hayati bir konu olarak coğrafyanın geleceğinin belirleneceği algısının işlenmesi, çıkacak kararı etkilemek için iktidarın fiziksel ve psikolojik baskı politikalarını uygulaması gibi nedenlerle bir plebisit niteliği taşımaktadır.
Bazı siyasetçi ve hukukçular plebisitlerin “anti demokratik” uygulamalara sebep olabileceğini vurgulasalar da, referandumun bir “yarı doğrudan demokrasi örneği” olduğunu iddia etmişlerdir.
Ne Referandum Ne Plebisit!
Plebisitlerin tüm bu yönleriyle hiç de masum geçmişlere sahip olmaması referandumları tercih edilebilir kılmaz. Merkezi yasama organlarının belirlediği konularda, yine merkezi idarinin izin verdiği ve sınırlandırdığı hukuki çerçevede alınabilecek kararların belirli seçeneklere indirgendiği ve yine iktidarlar tarafından kararların manipüle edilebileceği seçimler “yarım” da olsa, doğrudan demokrasiyle ilişkilendirilemez.
İlyas Seyrek
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 35. sayısında yayımlanmıştır.