FAB, iktidar kurumlarını tamamen yıkmayı, dolayısıyla bütün problemlerin kaynağını hedef alan, devrim düşüncesi etrafında toparlanmış insanların oluşturduğu bir gruptur. Toplumsal sorunları büyük ya da küçük, önemli ya da önemsiz diye ayırmadan, bu sorunların kökenine bakmaya çalışırız, yani insanın insan üstünde ki tahakkümüne ve bunun en güncel ifadesi devlete.
Bulgaristan’da hükümetin devrilmesiyle sonuçlanan kitlesel hareketliliği Arap Baharı’nın etkisine bağlayanlar oldu, Avrupa’da devam etmekte olan ekonomik krizi neden olarak gösterenler de. İnsanlar sokaklara çıktılar, büyük protestolar gerçekleştiler ve hükümet düştü. Farklı coğrafyalardaki toplumsal hareketlere ilişkin o kadar fazla söz üretilir oldu ki. “Küresel dünya” etkisi bu belki de. Ancak problem sadece bu coğrafya dışı anlamlandırma değil; bu dışardan yapılan anlamlandırmaya göre “yerel olmayanların” hareketliliğe etki etme çabaları.
İşte tam da böyle bir ortamda Bulgaristan Anarşist Federasyonu (FAB), ne olup ne bittiğini anlatan bir metin yayınladı. Metin, binlerce insanın sokaklara döken nedenin ne olduğunu anlamaya yönelik olarak yazılmıştı. Bu metin sürecin çerçevesini oluşturan, ancak yerel özne olmayanların ayrıntılı bir şekilde fark edemeyecekleri durumların fark edilmesi adına önemliydi.
Hareketliliğe uluslararası faktörlerin etkisi, STK’ların ve hatta mafyatik yapılanmaların bu hareketlilikten beklentilerini vurguladıkları yazıyla, Bulgaristan’da gerçekte ne olduğunun anlaşılmasına yardımcı oldular. Göstericilerin ana dinamiğini küçük mülk sahipleri, muhalefet partilerindeki işçiler, özel sektörde “biraz daha fazla kazanan” işçiler ve öğrencilerin oluşturduğunu tespit etmeleri önemliydi. İşsiz ve alt toplumsal kademelerdeki kesimlerin gösterilerde bulunmaması, gösterilerin talepleriyle ilgiliydi. Muhalefet partilerinin kazanımıyla sonuçlanan bu hareketliliğe ilişkin anarşist yorum gayet yerindeydi: bu tip gösterilere dahil olmak da, etkileyebileceğini düşünmek de yanıltıcıdır. Güçlü devrimci örgütlenmelerle ancak bir devrim gerçekleşir, devrimci hedefin olmadığı bu tarz gösteriler de her zaman “uluslararası etkilere” açıktır.
Farklı coğrafyalardaki hareketlenmelere ilişkin bu tarz açıklamalar, küresel iktidar odakları anlamlandırmaya ve müdahaleye bu kadar gönüllüyken çok gerekli. Biz de Meydan Gazetesi olarak bu gerekliliğin farkında olan FAB’la bir röportaj gerçekleştirdik.
Meydan: Bulgaristan’da politik düşünce ve toplumsal hareket olarak anarşist bir geleneğin olduğunu biliyoruz. Bu anarşist geleneğin şu anki anarşist düşünce ve harekete etkisi nedir?
FAB: Bulgaristan’daki anarşist gelenek genel hatlarıyla Bakunin ve Kropotkin’in düşüncelerini takip eden anarko-komünist çizgideydi. 19. Yüzyılın sonlarındaki ulusal özgürlük mücadelesi, Bakunin ve arkadaşlarıyla ilişkili. Bulgaristan Devrimci Merkez Komitesi, toplumcu anarşist düşünceleri benimsiyordu. Ne yazık ki Bakuninci gelenek şimdi güçsüzleşti. Kropotkin’in devrimden sonra oluşacak toplum tahayyülü bir hedefle ilgilidir. Şimdi bu tarz bir hedef eksikliği de var.
Meydan: Peki bu anarşist geleneğin örgütünüz FAB’ı şekillendirmede etkisi oldu mu?
FAB: 1945’ten 1990’a kadar devam eden “komünist” diktatörlük yoldaşlarımızın düşünce ve eylemlerini önemli ölçüde engelledi. 1919’da FACB (Bulgaristan Anarko-komünist Federasyonu) kurulduğunda örgüt yasadışıydı. 1990’daki “demokratikleşme”den sonra FAB olarak tanındı. FAB’ın içindeki çoğu kimse, II. Dünya Savaşı’na kadar anarşist düşüncelerden ya da anarşizmin özgür yorumlarından etkilenmişti. Dünya Savaşı’nın başına kadar aktif bir şekilde mücadele eden deneyimli yoldaşlarımız hala var, onlar da Stalinizmin ülkeye hakim olduğu zamanda hayatlarını cezaevlerinde, toplama kamplarında, polis gözetimindeki yerlerde harcamışlar. Deneyimli yoldaşlar çok değerli ancak şimdiler bunun kıymetini bilmiyor sanırım.
Örgütlenmeyle ilgili temel sorun şimdiki koşulların basit gerçekliğiyle örgütlenme arasında bir ilişki kuramamakta yatıyor.
Meydan: Biraz daha FAB’dan bahseder misiniz? FAB’ın yoğunlaştığı mücadele alanları neler?
FAB: Federasyon kelimesi, tam olarak bizim örgütlenmemizi iyi tanımlamıyor. Bunu tarihsel bağı göstermek açısından kullanıyoruz. FAB, iktidar kurumlarını tamamen yıkmayı, dolayısıyla bütün problemlerin kaynağını hedef alan, devrim düşüncesi etrafında toparlanmış insanların oluşturduğu bir gruptur. Toplumsal sorunları büyük ya da küçük, önemli ya da önemsiz diye ayırmadan, bu sorunların kökenine bakmaya çalışırız, yani insanın insan üstünde ki tahakkümüne ve bunun en güncel ifadesi devlete.
En çok yoğunlaştığımız mesele, örgütle ilgili diyebiliriz belki. Örgütün yapısını belirginleştirirken, otoriterliğe düşülmemesi önemsediğimiz bir mesele.
Daha toplumsal boyutta yoğunlaştığımız meselelerden biri, Bulgaristan’daki de-endüstriyalizasyon. Sanayi ve tarım işçilerinin sayısal olarak azaltılması ve işçi sınıfının prekaryalaştırılması ve lümpenleştirilmesi. Öğrenciler, toplumsal adaletle ilgili radikal düşüncelerin taşıyıcısı değiller. Yoksul bölgelerdeki gençler daha yüksek eğitim alabilecekleri yerlere gidemiyorlar ve iyi ücretli bir iş bulamıyorlar. Büyük bir çoğunluğu da göçmen işçi olarak ülkeden gidiyor.
Üzerinde durduğumuz bir diğer mesele de daha kötü sosyal konumda bulunan farklı etnisite de ki insanlarla ilişkiye geçmek, özellikle Romanlar ve Türklerle. Tabi ki bu çok zor, Bulgaristan halkının milliyetçi tutumlardan kaynaklı deneyimlerinden dolayı ilişki kurmak neredeyse imkansız. Bu milliyetçi tutum, özellikle ülkedeki “orta sınıf” arasında yaygınlaşıyor.
Meydan: Anarşizmi toplumsallaştırmanın giderek daha önemli bir hale geldiği zamanda, Bulgaristan’daki anarşizm hakkında ne söylersiniz? Anarşist bireyler, gruplar ya da örgütler var mı?
FAB: Aslında anarşizmle ilişkilenmiş farklı gruplar ve bireyler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak “devrimci” yöntem biraz korkutuyor belki bu birey ve grupları. Toplumsal önyargılar ve kaygılar nedeniyle reformizmi tercih ediyor insanlar genel olarak. Bu onları kapitalist topluma entegre kılıyor, düşünceleri belki “sol” sayılabilir ancak bu tarz kafa yapısıyla hiçbir zaman anarşizme evrilmiyor.
Kendilerine anarşist diyen ve bu dediklerinin arkasında duran insanlar yok değil, ancak örgütlü hareket çok da güçlü değil. Onları FAB’tan ayıran temel özellik, otoritenin belirtilerine karşı mücadele etmeleri. FAB otoritenin kendisiyle mücadele eder.
Meydan: Geçtiğimiz aylardaki isyan dalgasından sonra, Bulgaristan’daki şimdiki durum nedir?
FAB: “İsyan” sözcüğü durumu anlamak için birazcık güçlü bir sözcük. Biz bunun yerine “gösteriler” diyelim. Başından itibaren manipüle edilmiş ve ana akım burjuva reformizmine eklenmiş bir halde diyebiliriz. Ulusalcılık adı altında, polis kontrolündeki holiganlar sokakları herhangi radikal toplumsal ajitasyondan “temizledi”.
Şu an parlamentoda 4 parti bulunuyor. “Türk azınlığın” partisi, “sağcı” parti, “solcu” parti ve “ulusalcı, sağcı-solcu argümanları kullanan” parti. Tabi bu partilerin hepsi, içinde bulundukları sermaye gruplarının temsilcilerinden başka bir şey değil. Şu an hükümet oluşturulmasıyla ilgili bir prosedür işletiliyor. Anlaşılan o ki Rus oligarşisi, ABD’ninkinden daha iyi hizmet etmiş.
Gösterilere neden olan zamlar hala daha devam ediyor (elektrik zamları örneğin). Hatta zamlar daha da arttı, buna rağmen yeni gösteri yok. Yakın bir zamanda da sokak hareketleri görmek çok mümkün değil, yeni hükümet buna izin vermeyecek kadar güçlü gözüküyor.
Meydan: Peki yaşanan bu hareketliliği Bulgaristan’daki anarşist gruplar için bir olanak olarak görebilir miyiz?
FAB: Gösteriler, sloganlarımızı daha görünür kılabilir. Ancak Bulgaristan’daki insanları bu durum daha devrimci kılmaya yetmez. Yapacağımız herhangi etki, sokağa oy toplamaya gelmiş bir partiyle karışabilir. İnsanlar ikisi arasında bir ayrım yapamayacak bir politik durumun içinde. Tabi işin bir de FAB tarafı var. FAB örgütlenmeyi daha güçlü bir konuma taşımadan buna girişmez. FAB’ın asıl istediği, son gösterilerde, gösterilerin gölgesinde kalan “ezilenler”e ulaşmak.
Meydan: Devletler, özellikle toplumsal muhalefetin arttığı zamanlarda özellikle bu muhalefetin radikal kısmında kalanlara karşı sertleşir. Devletin bu iç politikasından doğan zorluklarla karşılaştınız mı?
FAB: FAB ilk günden bu yana güvenlik güçleri tarafından gözetim altında. Ancak “demokratik” hükümetin iktidarda olduğu günden bu yana, Bulgaristan’da anarşistlere yönelik açık bir devlet saldırısı yok. Belki gelecekte bekleyebiliriz. Ama uluslararası ve sosyal statüko korunurken, bu tarz bir tehlike yok gibi.
Meydan: Böyle bir ortamda uluslararası dayanışmanın önemi nedir? Diğer anarşist federasyonlarla yakın ilişkiniz var mı?
FAB: Uluslararası Anarşist Federasyonlar (IFA)’ın bir parçasıyız. Genellikle Balkanlardaki anarşistlerle ilişkilerimiz var. Karadeniz çevresindeki coğrafyalarda Rusça konuşan anarşistlerle internet üzerinden bir tartışma gerçekleştirdik. Gayet iyi bir deneyimdi. Yakın bir zamanda, bu tarz başka bir girişim olmadı. Bunun dışında, farklı coğrafyalardaki anti-otoriter gruplarlar ve yoldaşlarla dayanışma eylemleri gerçekleştiriyoruz.
Küresel bir anarşist hareketin ihtiyaçlarının ve düşüncelerinin karşılanması için, ortak bir gündem altında farklı coğrafyalardaki devrimci hareketleri birleştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Böylelikle daha az güçteki federasyonlar güçlenmeye fırsat bulurken, tüm dünyada bir hareketlilik sağlanabilir. Sınıf temelli uluslararası bir dayanışma olmadan, anarşist hareket devletlerin insanları daha fazla ayrıma politikasının üstesinden gelemez.
Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 10. sayısında yayımlanmıştır.