Sokaklardan, meydanlardan yükselen şarkılar, ana haber bültenleri, tartışma programları ve program aralarına serpiştirilen reklamlar… 2017 yılına girdiğimizden beri konuşulan referandum çalışmaları artarak sürüyor. Ve referandumla beraber tüm siyasi süreç “Evet-Hayır”dan ibaret.
Tüm siyasi sürecin “Evet-Hayır” üzerinden şekillenmesi, iktidar ve muhalefet arasındaki bu kavgada kaçınılmazdı. İktidara talip olanların arasındaki bu kavgaya sıkışmışlık her ne kadar anlaşılır olsa da, yıllardır bu topraklarda her şeye rağmen “kadın” diyen, kadının örgütlülüğünü savunanların “Evet-Hayır”a sıkışması anlaşılmaz oldu. Tüm bu tartışmalar sürerken, yine bir 8 Mart süreci geldi ve geçti. Yalnız bu 8 Mart süreci, ilk defa bu kadar siyasal bir sıkıştırılmayla karşı karşıya kaldı. Sokaklarda ve meydanlarda, neredeyse biz Anarşist Kadınlar dışında “Evet-Hayır”a sıkışmayan çalışma yok gibiydi. Çalışmaların tümünde kadın kadına yaptığımız sohbetlerde, tartışmalarda “Hayır” diyen kadınlara hak vermesek de anlıyor, kötünün iyisini kabullenmeyi savunduklarını söylüyorduk. Onlarsa bize hak veriyor, hangi iktidar gelirse gelsin erkek egemen ilişki biçiminin yine erkek iktidarlarca değiştirilmeyeceğini bildiklerini söylüyor ama bu referandum için “hayır” dememizi istiyorlardı. Yani bize hak veriyorlar, ama bizi anlamıyorlardı.
Kadın örgütlenmeleri ise “hayır”ı adeta erkek egemen sistemden kurtuluş aracıymışçasına kullanarak bir propaganda oluşturdular. 8 Mart; kadının kendi özgürlük mücadelesinin dışında, artık referandumda Evet-Hayır kavgasında “hayır” cephesinin oluşturulduğu bir dönüşüm yaşamıştı. Hemen hemen CHP’li tüm belediyelerin kadın eylemlerinden yaptığı kopyala-yapıştır 8 Mart mitingciklerinde, erkek belediye işçilerinin, memurlarının ve zabıtalarının 8 Mart’ı kutlayan kadınların etrafında oluşturdukları çember aslında bize kadın için Evet-Hayır’ın farksız olduğunu gösteriyordu.
Kazanan ve kaybeden anlayışına sıkıştırılmış biz kadınlar, kazanılan her seçim sonrasında yine kaybeden oluyor; mobbingin, tacizin, tecavüzün, şiddetin, katledilmenin değişmediği bir dünyada yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Bu inanmadığımız kaderimizi kırmak, parçalamak için bizden beklenen muhalefetin ötesinde, kadın kadına, beraberce vereceğimiz mücadele ile ancak bir şeyleri değiştirebiliriz. Erkeklerin gündemiyle değil, kadınların kendi gündemleriyle yaratacakları yeni bir dünyayı istiyoruz. Pankartımızda da yazdığımız gibi; oy isteyenlere, bizden “evet” ya da “hayır” atmamızı isteyenlere, kazanılsa da kaybedilse de değişmeyen yaşamlarımızda bizleri sürekli oyalamak isteyen erkeklere şunları söylüyoruz: Biz kadının devrimini istiyoruz, kadın kadına devrimi yaratıyoruz.
Kadın için değişen hiçbir şey olmayacak. İktidarlar yok olana, ataerki yıkılana kadar.
Nergis Şen
Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.