Dünden beridir medya -yandaşı yandaş olmayanı- ısrarlı bir şekilde bayram şeklinde geçen bir 1 Mayıs şovu yaratmak istediler. Referandumda hayır diyen; RTE, AKP, hükümet karşıtı, evet karşıtı insanlar, hükümetin “Taksim olmaz Bakırköy” diyerek gösterdiği meydanlara sıkıştılar. Bu sıkıştırılmışlığa da bayram diyorlar. Evetin yandaş medyası da bayram diyor, hayırın muhalif medyası da bayram diyor. Kolluk kuvvetlerinin saldırmasıyla yüzlerce insanın yaralandığı, yaşamını yitirdiği, sonrasında da 4 anarşist işçinin idam edilmesiyle işçilerin gününe dönüşen 1 Mayıs bayram değil; işçilerin patronla adalet ve özgürlük isteyenlerin devletle kavgasının günüdür. Kaldı ki bu topraklarda 1 Mayıslarda onlarca işçi bizzat katledilmiştir. Günbegün patronlar daha fazla- daha fazla kazansın diye yaralanan, yaşamını yitiren işçiler ise bu katliamın görünmeyen acısı, öfkesidir. Bu medya tarafından niceliği çok olup da niteliği az bu meydanların övülmesi, niceliği az olsa da niteliği çok olan sokakların, sokaklardaki kavganın “sövülmesi”, ne kadar gerçek, ne kadar geçerli ve ne kadar değerli bir kavganın yapıldığını anlatmaktadır. Sabah 6’dan beri okuduğum bütün manşetlerde, sürmanşetlerde, haber yazılarında, köşe yazılarında bahsedilmeyen, “terörist” diye anılan devrimcileri yorumlayamayacağım için bu yazıyı yazdım. Dün, yani 1 Mayıs’ta Taksim için sokaktaki kavgada gaz soluyan, suyla ıslanan, sırtında, kafasında gaz mermileri patlayan, beraberce barikatlar kuran, bir elinde bayrak bir elinde taşla, barikatların ardında sloganlarıyla sokakları inleten ve iktidarı titreten tüm devrimcilere “Yaşasın!” diyorum.