Özellikle son iki yıldır popülizm olgusu, siyaset bilimi içerisinde en fazla tahlil edilen konulardan birisidir. Batıda Trump, Le Pen… gibi popülizmle özdeşleşmiş isimlerin bu süreç içerisinde siyasetin ana gündemi olmasının bunda etkisi çok. Coğrafyamızda popülizm meselesi bu sembol isimler, dünyada yaşanan yeni siyasal değişimler ışığında farklı şekillerde kaleme alınmakta.
Yeni Şafak’ta Akif Emre, bugünkü köşesinde siyaset dersi olarak popülizmi vermiş. Emre, Avrupa kültürünün tekçi karakterinden modern milliyetçiliğe; ırkçılıktan, sağ siyasete ve hatta demokrasiye varıncaya geniş bir çerçevede popülizmi irdelemiş.
Özellikle popülizmin ırkçı-milliyetçi ideolojilerle yanyana gittiği coğrafyalarda, islamofobik hareketlerin tehlikesinden, islamofobik politikalardan bahsetmiş. Meseleyi daha köküne götürerek Batı siyaset düşüncesinin temellerini sorgulamış.
Muhafazakar yazarlar Batı’da faşizm, islamofobi çözümlemelerini iyi yapıyorlar! Ancak popülizmi, zenofobiyi yani yabancı düşmanlığını Batı’yla özdeşleştirmek tamamen hata. Keza Güney Amerika’dan, Asya’ya popülizm sınır tanımıyor. Yabancı düşmanlığı da… Buna benzer kavramları sadece Batı’yla ilişkilendirmek, muhafazakar yazarlara özeleştiri noktasında bir muafiyet alanı yaratıyor. Hakkaniyyetli yazmayı niyet edindiyseniz, öyle yapmanız gerekiyor. Popülizmin mevcut coğrafyadaki karşılığına, ırkçılğın-milliyetçiliğin-yabancı düşmanlığının karşılığına, devletin ve devletçi zihniyetin yarattığı başka “…fobi”lere bakmak gerekiyor. Bunlara bakmadan, bunları eleştirmeden yaptığınızda aynı ırkçı-milliyetçi tutumla Batı’yı eleştirmekten öteye gidemez.