Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında teknolojiyi öve öve bitiremiyor, bununla da yetinmiyor, geçtiğimiz günlerde gittiği katliam fuarını keyifle anlatıyor. Bu fuarda gördüğü “Elektromanyetik Top” denen bir tür silaha olan hayranlığını anlatıyor. “Namlusu, mermisi, patlayıcısı olmayan 300 km uzaktaki hedefi vurabilen ve radyo dalgası hızı ile fırlatılabilen” bu toptan öyle bahsediyor ki, sanırsınız nurtopu gibi bir bebekten bahsediyor.
Dilipak için bu katliam silahının en müthiş özelliği ise “yerli” olması imiş. Fuarda diğer yerli malı ileri teknoloji ürünü cihazlardan, tanktan, toptan, tüfekten, radar sistemlerinden, füze sistemlerinden, İHA’lardan, helikopterlerden, uçaklardan, jet motorlarından da hayranlıkla sözediyor.
Ama buna rağmen Dilipak bir şeyden şikayetçiymiş. O da fuarın denk geldiği cuma günü fuar alanındaki camiide okunan hutbenin konu ile ilgili değil de genel ahlakla ilgili olmasıymış. Bu konuda peygamberden örnekler verilebilirmiş.
Dilipak bu kadar geriye gitmeseymiş de olurmuş. Bu katliam silahlarının hutbelerde konu edilmesinde IŞİD ve diğer cihatçı çetelerin yaptıkları da de pekala örnek verilebilir. Zaten bu “yerli” silahlar onlar için üretilmiyor mu ya da insani yardım görüntüsü altında tırlarla onlara sevkedilmiyor mu?