Günün en çok konuşulanlarından biri okullarda karne günü nedeniyle Başbakan Binali Yıldırım’ın akıllı tahta önündeki görüntüleri. Tahta akıllı olmasına akıllı ama yumuşak g’lerle problemi olduğunu öğrendiğimiz bir kişi karşısında o da aklını oynatıyor. Başbakanın çevresindeki danışmanları sürekli uyararak müdahale etseler de yazmak istediğini bir türlü yazamayan bir başbakanla karşı karşıya kalıyoruz ekranda.
Elbette, gündem daha az karmaşık olsaydı, buradan feyzle diploması bile olmadan yönetici seçilenlere ilişkin bir yazı yazmak da pekala olasıydı. Ama ben gene Katar meselesine değinmek istiyorum bu akşam.
Açıkçası, geçen yazımda belirtmiş olduğum gibi, onların medyası, olayın ilk şokunu atlatmasıyla beraber kısmi kafa karışıklığını gidermiş, yani yukardan gelen talimatı harfiyen sayfalarına ya da ekranlarına taşımış olduklarını gördüm. Bu kez sihirli kavram kardeş kavgası olmuş. Kardeş kavgası bu topraklarda yaşayan bizler için hiç de yabancısı olduğumuz bir şey değil.
1980 öncesi devlet destekli faşist saldırılar ve buna devrimci yapıların verdiği yanıtlar, hep kardeş kavgası olarak nitelendirilmiş, çook önceden planlanan ve uygulamaya koymak için onlarca gencin kanının akıtılması beklenmiş eylül darbesi de kendini kabul ettirmek çin bu kavramı kullanmıştı: kardeş kavgasına son vereceğiz.
Sonrasında, ilkin dershaneler üzerinden açığa çıkan AKP ile Gülen Cemaati “göstermelik” kapışmasında hep şu söylenmişti: durun siz kardeşsiniz!
Günümüze döner ve Katar gündeminin onların medyasında yer bulmasının dışına çıkarsak, TC, Katar ve Suudi Arabistan’ın aralarındaki onların deyişiyle söylüyorum kardeş kavgasının yapma bir kavga olduğunu söyleyebilirim.
Neticede RTE, Katar’dan ya da Suudi Arabistan’dan birinin kardeşliğinden rahatlıkla vazgeçebileceğini düşünmektedir. Üstelik Katar’ın da Suudi Arabistan’ın da cihatçı grupları oluşturan ve destekleyen ülkeler olduğu ortada iken. Peki, bugün kavga eder gibi görünen bu “müslüman kardeşler” yarın yine katliamlarda ortaklaşır mı, kim bilir?
Pastadan pay alma savaşının Trump’le değişen dengeleri sonucu ortaya çıkan bu “kriz”de taraflar ABD’nin kardeşi olmayı daha ne kadar sürdürebilecektir, işte onların medyasının sözünü etmediği şey de budur.