Dün, biliyorsunuz, babalar günüydü. Her ne kadar şirketlerin yeni yeni ürünler satarak karlarına kar ekledikleri bir gün olarak başlamışsa da, işte bu yıl neredeyse anneler gününü geride bırakacak bir yaygınlıkta geçti.
Gündemi takip etmek için açtığım her televizyon kanalında neredeyse tüm eğlence ya da yarışma programlarında sözü ediliyordu bu günden. Hadi bu neyse de, bu yıl şirketler, ana reklam kampanyalarında da babalar gününe yer vermiş. Diyelim bir turizm acentesi reklam vermiş, tema babalar. Bir otomobil reklamı, gene tema baba.
Babalar günü ama elbette reklamlarda kadın olmadan olmaz! Kadın basketbol takımı bile bu reklamlara girmiş. Oyuncuların babaları konuşturulmuş, güya haber vermeden spor salonunda sporcuların gözyaşları eşliğindeki görüntüleri reklam olmuş! Yani duyguları metalaştırmanın katmerlisi, katma değerlisi.
Hatta, inanır mısınız, bir kanalda Baba filminin gösterimi vardı. Bunun programlı bir algı çalışması olduğunu düşünmeyen birisi, elbette oturup bu filmi keyifle izleyecek, filmin aralarında dönen babalar günü temalı reklamlardan birine takılıp onu almak isteyecek. Sokağa çıksa gene iyi, ama artık internetten sipariş de verebilecek.
Evet, sokağa, yollara çıkmayacak. Şimdi konu ister istemez “adalet” yürüyüşüne geldi. Malum, Ankara İstanbul arası yürüyüş sürüyor. E, tabii RTE bu, dayanamamış, gene lafını demiş, bütün yandaş medya da bunu manşetinden vermiş: “Yollar yürümekle aşınmaz.”
Bu sözü 70’li yıllarda faşist milliyetçi cephe hükümetlerinin başı Süleyman Demirel söylemişti. Aradan geçen onca yıldan sonra bu sözü gene duymak bana şaşırtıcı gelmedi. Derindir, paraleldir, bahçelidir diyerek yola koyulan ama sonunda devletin kendisi haline gelen RTE, Demirel Baba’sının babalar gününü de kutlamış oluyor.
Aslında RTE’nin “beraber yürüdük biz bu yollarda” dediği kişi, tam da Demirel’den başkası olamaz.