Kapitalizmin olmadığı bir dünya hayal edebiliyor musunuz?
Andrea Steves ve Timothy Furstnau küratörlüğünü üstlendikleri Kapitalizm Müzesi’nde (Museum of Capitalism) bu sorunun cevabını arıyor. Müzenin amacının “Gelecek nesillere toplumumuzun ekonomik sisteminin ideolojisini ve tarihini eleştirel bir dille anlatmak ve kapitalizme direnen, ona alternatifler oluşmasına katkıda bulunan bireyleri ve toplumları gün yüzüne çıkartmak’’ olduğunu söyleyen sanatçılar 18 Haziran’da Kaliforniya, Oakland’da müzenin kapılarını katılımcılara ücretsiz olarak açtı.
Müze girişinde gelenleri, kapitalizmden arta kalan, hayatımızın her alanında maruz kaldığımız kapitalizmin klişeleri karşılıyor. Doğada çözüneceğine %100 inandığımız “çevreci” market poşetleri, ’’Sadece 0.99’’ etiketleri, iyi bir gün geçirmemizi dileyen sırt çantaları…
Gündelik hayatta karşımıza çıkan bütün eşyaların arasından bir makine göze çarpıyor. Kolunu çevirdikçe içindeki paraları karıştıran makine 1 saat boyunca çalıştırılırsa Oakland’da asgari ücretle çalışan bir işçinin saatlik ödemesi kadar, yani tam tamına 12,86 dolar bozuk para veriyor. Üstelik bu ücret bir önceki yıla göre artış göstermiş, tam 31 sent daha fazla!
Saatlerce kol çevirmek mi yoksa bir fast food mutfağında bütün gün yağa maruz kalmak mı daha zor orası tartışılır ama kapitalizmin bitmek bilmeyen tüketim dünyasında asgari ücretle bir yaşam sürdürmenin kolay olmadığı kesin. Her daim ihtiyaç duyacağımız o güzel, yeni ayakkabıyı alabilmek için bol kampanyalı bir kredi kartı ise şart (!). Müzeyi gezerken etrafınızı sarıp sarmalayan bu tüketim çılgınlığını farklı ve yıkıcı bir şekilde hissediyorsunuz. Her bir köşede bulunan sobaların içine; kredi kartı ekstreleri, çekler, senetler ve tapulardan yapılmış kağıt kiremitler yerleştirilmiş. Yeteri kadar kağıt, biraz su ve kalıpla hazırlanabilen bu basit kiremitler meydana gelmesi muhtemel bir yıkımda barınak ve mükemmel bir yakacak görevi üstlenebiliyorlar. İhtiyaçlarınız değişti değil mi?
Tüketim çılgınlığından sıyrılıp biraz kafamızı yukarı kaldırdığımızda, bizi 2008 yılının sonlarında başlayan “Küresel Ekonomik Kriz’’de iflas bayrağını çeken bankaların flamaları karşılıyor. Kapitalizmin krizleriyle beraber yitip giden bu bankalar artık başka bir çağın hatırlatan nostaljik ürünler haline gelmiş.
Müze’de sanki bir distopyadan fırlamış gibi görünen bir makine daha bulunuyor. Çin’de işçi olmanın nasıl bir şey olduğunu katılımcıların deneyimlemesini hedefleyen düzenek bir koşu bandı ve üç büyük ekrandan oluşuyor. Koşu bandında koşmaya başladıkça bir işçi fabrika için elbise dikmeye başlıyor, hızlandıkça ekrandaki işçinin de hızlandığını görebiliyoruz. Ne kadar hız o kadar fazla üretim.
Bugün tarihten silinse bile herkesin bir hikayesi vardır kapitalizmle ilgili. Kapitalizm üzerine yazılmış pek çok yırtık kitabın sergilendiği kütüphanenin yanındaki tahta kabine girmeniz yeter hikayenizi anlatmak için. İçerde ’’ Kapitalizm Ne Demekti?’’ sorusu ve bir kamera karşılıyor girenleri. Gelecek kuşaklara kapitalizmle ilgili hikayelerinizi ve sizde nasıl karşılık bulduğunu aktarmak için büyük fırsat.
Serginin bir duvarı tüm o ışıklı tabelaların artık söndüğü bütün o cazibe merkezlerinin terk edilip unutulduğu anların fotoğraflarıyla dolu.
Artık kapitalizm yerine alternatiflerinin yaşandığı toplumlara gitmenin zamanı geldi. Ancak bu odaya girmek için çeşitli tel örgülerin, hendeklerin ve engellerin olduğu bir başka odadan geçmek şart. ‘Alternatif Ekonomiler, Alternatif Toplumlar’ sergisi, kapitalist olmayan toplumsal modellerin anlatıldığı videolardan oluşan bir oda. Bütün engelleri atlattıktan sonra vardığımız bu odada doğrudan demokrasi, feminizm, anarşizm ve hatta 1936 İberya Devrimi deneyimlerinin de anlatıldığı 16 farklı toplumsal model ayrı ayrı ekranlarda katılımcılar için açık.
Eserlerini halen daha artmakta olan sayısıyla 60’tan fazla sanatçının katkılarıyla toplayan “Kapitalizm Müzesi”, katılımcılarına kapitalizmin artık hayatlarımızda var olmadığı bir gelecek perspektifinden bakmasını istiyor.
Kapitalizmi hayatlarımızdan silmek için hayal etmekle başlayacağımız yolculukta belki de hayal etmekten bir adım sonrasını gösteriyor bize bu müze. Tabii müzeden dışarı doğru atılan bir adım!
Emircan Kunuk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 39. sayısında yayınlanmıştır.