Dış politikada çok sık ve sert “makas değiştiren” TC devleti yine bu baş döndürücü konsepte uygun bir çıkışta bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko’yla yaptığı basın toplantısında “Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımıyoruz.” diye konuştu. Erdoğan, konuşmasında “…Ukrayna’nın egemenliğini, Kırım dahil toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini desteklemeye devam edeceğini bir kez daha ifade ettim…” diye konuştu ve Türk kökenli oldukları iddia edilen Kırım Tatarları’na “sahip çıkma” vurgusu yaptı. Erdoğan’ın, basın toplantısında yorgun olduğu ve zaman zaman bu yorgunluğuna yenik düşerek gözlerinin kapandığı görüldü.
Kırım 2014 yılı başlarında, Rusya tarafından “referandum yoluyla” ilhak edilmişti. Öncesinde ise bölgede Rusya destekli milisler ve Batı devletlerinin desteğindeki Ukrayna Ordusu arasında çatışmalar yaşanmıştı.
Rusya Federasyonu şu sıralar İdlip’te görüldüğü üzere ve Astana Görüşmeleri baz alındığında TC’nin “dış politika partneri” görünümünde.
TC’nin kısa dönemde, dış politika değişikliğinde girdiği “sert virajlar” yeniden eskiye kısaca şu şekilde:
- Başur Kürdistan Bağımsızlık Referandumu sonrası daha önce ekonomik ve siyasi müttefik görünümündeki Barzani yönetimi ile gerilim başladı. Bu gerilim sonrası, yaklaşık bir yıl önce bölgedeki Başika Üssü nedeniyle sert ithamlarda bulunulan Bağdat yönetiminin, “bundan sonra muhatap alınacağı” vurgulandı. Irak Ordusu ile ortak askeri tatbikatlar başladı.
- TC’nin Ortadoğu’daki Sünni hareketlere verdiği destek nedeniyle İran ile başta Suriye savaşı olmak üzere, Yemen, Irak gibi bölgelerde gerginlik yaşanıyor, İran “Pers yayılmacılığı” ile suçlanıyordu. Yine İran desteğindeki milis gücü Haşd -eş Şabi “terör örgütü” olarak tanımlanıyordu. Geçtiğimiz günlerde TC Bağdat Büyükelçisi’nin Haşd bayrağı ile fotoğrafı sosyal medyaya yansıdı. “Pers yayılmacılığı” yaptığı söylenen İran ile Astana üzerinden Suriye, Başur Kürdistan gerilimi nedeniyle Irak’ta ittifak söz konusu.
- 2010’da karşılıklı vizelerin kaldırıldığı Suriye yönetimi ile savaşın başladığı 2011 sonrası ilişkiler koptu. Rejimin yıkılması için cihatçı çeteler desteklendi. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu “Suriye bugün sınırlarının tamamını kontrol edemiyorsa bu bizim sayemizdedir” diye “malumun ilamı” şeklinde bir açıklamada bulundu. “Katil, diktatör” şeklinde itham edilen Esad yönetimine, şu sıralarda “Rojava karşıtlığı” üzerinden “Suriye’nin toprak bütünlüğüne” vurgu yapan örtük mesajlar gönderiliyor.